12 Eylül 2010 Pazar

Kerem Tunceri


Kerem gençler seviyesindeyken attığı sayılar ile takımı sırtlayan ve gelecekte çok önemli bir oyun kurucu olması beklenen bir oyuncuydu. Hücum açısından baktığımızda kendisinden beklenenleri bir türlü veremedi. Gençlerde ikilik atışları çok etkiliydi. Zaman içinde üçlüğünü geliştirmedi. Penetre sonrasında potaya bakmaması ise en büyük handikapıydı. Beklenen hücum gücüne bir türlü ulaşamamıştı. Ama vazgeçilmezdi çünkü herhangi bir alternatif yoktu.


Yıl 2007. Avrupa basketbol şampiyonası öncesi milli takım aday kadrosu açıklanıyor. Oyun kurucular: ender, engin ve hakan demirel. Şaşırmamak elde değil. Çünkü çok iyi bir sezon geçiren Kerem Tunceri yok. Tanjevic'e soruluyor Kerem Tunceri neden yok diye? Yaşlı oyuncu. diyor Tanjevic 2010'da kadroda olacak kadar genç değil. (2007 kadrosunda Kerem'den yaşlı oyuncu vardı.) 2010'da "yaşlı" Kerem parkede. Şutu gğven vermeyen Kerem önce bir üçlük çakıyor. SOnra son 0.5 saniyede turnike atıyor. üçlükten önce de bir ters turnikesi vardı. Turnike atmaktansa pas vermeyi tercih eden, üçlüğü güven vermeyen Kerem, yaşlı olduğu için 2010'da kadroda olmayacak olan Kerem. Dev adamları devleştiriyor ve finale taşıyor. Kısa bir Tanjevic-Türkiye-Basketbol hikayesi. Tanjevic'e de dünya kupası finalini gösteriyor Kerem.

11 Eylül 2010 Cumartesi

8'de 8: Tünelin Sonundaki Işık


Dünya Şampiyonasında finaldeyiz. Bu basit cümleye inanmak kolay değil. Bu hedef yıllar önce konmuştu ve adına 2010 masalı demiştik. 2010 yaklaştıkça da bu hedefi giderek küçültmüştük. Tanjevic'e olan inancın kalmaması bu hedefin küçültülmesini de beraberinde getirdi. Tanjevic'in sonu çift sayı ile biten yıllarda daha başarılı oluyoruz argümanı (bunca yılda söylediği en saçma sözlerden biriydi) gerçek oldu.


Uzun yıllar sonra bir basketbol maçı sonrasında halk sokaklara döküldü. Beyaz gölge dizisi yeniden hatırlandı. Halkımızın basketbolu yıllar önce bu dizi ile tanıdığı ve sevdiği söylendi. Basketbolda böylşe bir başarı varken futbolda neden olmadığı tartışılacak vesaire...


Bu oyuncuları parkede seyrederken doğrusu başarısız olduğumuz şampiyonalara üzülüyoruz. 2005-2007 Avrupa şampiyonalarında da madalya alabilecek kuvvette olduğumuzu biliyorduk. Ama bir türlü başarılı olamadık. Başarı için illa evimizde mi oynamalıyız? eğer öyleyse bir 10-20 sene için bekleme sürecine mi gireceğiz?


Eğri oturup doğru konuşmak gerektiğine inanırım. Bu bildiğim kadarıyla bir ilk. Bu nedenle de çok önemli. Ancak bunun arkasını getirip bir basketbol ülkesi olamayacaksak (2001 Avrupa şampiyonası sonrası Türkiye) çok da anlamı olmayan bir ilk olacak.


Bence bugün Türkiye'nin basketbolda karşısındaki temel sorun ABD'yi nasıl yeneceği değil, bu başarının arkasını nasıl getireceğidir. Altın madalya çok önemli olsa da bir basketbol ülkesi olamamamız bundan çok daha önemli.


Maça ilişkin üzüldüğüm tek nokta Ömer Aşık'ın kendisinde atış kullanmamak için yapılan faulden sonra sakatlık numarası yapması oldu. bu gibi şeylere ihtiyacı olmayan bir takımız.


12 Dev versus Rüya Takım. Daha çok isteyen kazansın...
foto: spormynet.com

8 Eylül 2010 Çarşamba

7'de 7: Dağ Başını Duman...


Maç öncesinde Slovenya kısalarının daha iyi ama potra altında bizim daha kuvvetli olduğumuzu düşünmüştüm. Turnuva boyunca mükemmel yapmasak bile çoğu maçta bize galibiyeti ve farkı getiren alan savunmasını Slovenlere karşı uygulayıp uygulayamayaacğımız kafamı meşgulş eden sorulardı.


Önde olmamıza rağmen ilk molayı biz aldık. O moladan sonra sahada yer alan her oyuncumuzun katkı verdiği bir takım izledik. Kaan Kural'ın benzetmesi ile kartopu misali yuvarlanan takımımız bu maçta adeta bir çığ oldu ve Slovenya'yı darma dağın etti.


Sovenlerin küçük kıpırdanma çabalarını Hido, Ersan ve hatta Ender'den gelen üçlüklerle yok ettik. Tebrikler 12 Dev. Hedefe 9 adım vardı. Hedefe 2 adım kaldı.


Foto: taraftarcafe.net

5 Eylül 2010 Pazar

6'da 6 Yaptık: Futbolcuların "AYAK"ı uğurlu geldi


Milli takım bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Doğrusu şaşırdığım nokta galip gelmemiz de değil Avrupa şampiyonası senayrosunun devam etmemesi de değil. Şaşırdığım şey galibiyeti alış biçimimiz.


Fransa neyi iyi yapar diye bir soruya atletik yeteneklerini iyi kullanarak, pas kanallarını iyi kapatırlar, tempolu oynarlar, her topa ellerini sokarlar ve ribuntları yüksekte alıp hızlı hücum yaparlar gibi bir cevap verilebilir. Fransa'nın iyi olduğunu düşündüğümüz şeyleri biz onlardan daha iyi yaptık. Şaşırdığım şey işte tam olarak bu.


Tanjevic'i bu maçta çok beğendim. Müdahaleleri ve oyuncu değişiklikleri çok yerindeydi. Son periodda 3 uzuna gerek olmayabilirdi. O dönemde Fransızlar toparlanır gibi oldu. Kerem'in sakatlığı umalım ciddi olmasın. Gerçi Sinan o mevkide neler yapabileceğini gösterdi. Ender de iyi oynuyor. Onun açığını kapatırlar.



Slovenya Avustralya'yı kolay geçti. Bu durum bizlerde biraz hayıflanmaya neden oldu. Onlar oyuncularını dinlendirme fırsatı yakaladı diye düşündük. Son periodda biz de önemli oyuncuları dinlendirmiş olduk.


Slovenya bizim takıma benziyor. İyi bir jenerasyonları var. Ama bir türlü arzu ettikleri başarıya ulaşamadılar. Şu anda çok formdalar. Ama yeterince sert olamıyorlar. Biz önceki maçlardaki sertliğimize ulaşırsak Slovenya'yı rahat geçeriz. Ama bizim bu oyunu ne kadar sürdüreceğimiz, kıslarımızın bu oyununun devam edip etmeyeceği en büyük endişemiz. Umalım, takımımız bumücadeleyi devam ettirir. Alkışlar 12 Dev'e.


Foto: webhatti.com

Korkunun Ecele Fayda Yok: Boğa'dan Öldürücü Darbe


Yunanistan bir kurnazlık yapmak istedi. İspanya'dan kaçmaya çalıştı ama korktuğu başına geldi. İspanyollar ile oynadılar ve elendiler. Spiker ve yorumcumuz maçın sonlarına doğru Yunanistan'ın dar rotasyonla oynamasının sıkıntı yaratacağını söylemişlerdi. Ben bu görüşe çok katılmıyorum. Bunun temel nedenlerinden birisi Yunanistan'ın görece fazla dinlenmiş olmasıydı. Yunanlı oyuncular antreman havasında çıktıkları Rusya maçında adeta dinlendiler. bu nedenle de bu maçta 30-35 dakikayı kaldırabilirlerdi ve doğrusu pek de bir yorgunluk alameti yoktu.


Sorun İspanyolların daha kuvvetli olmasıydı. Vazquez yıllardır gerek Barcelona'da ve gerekse milli takımda hak ettiği süreleri bulamıyor. Doğrusu herşeyi yapan bir oyuncu. Hücemda ribauntu karıştırması ve yaptığı hücum ribauntlar sayesinde İspanyollar bir dönem maça tutundular. Yunanistan arzu ettiği hücum sistemini oturttuğunda kenardan gelen Vazquez takımı diriltti. Spikerin maç boyu ikinci beş sahne aldı sözlerini hatırlayın. İkinci beşteki oyucnular bir bir çıkarken Vazquez sahada kalarak takımının galibiyetinde önemli bir rol oynadı.


Gasol ve Calderon'dan yoksun İspanya önemli güç kaybetmiş bir görüntü verdi. Rudy eski günlerinden uzak. (düfena oynamadı). Ricky ise ne yapması gerektiğini tam kavrayamamış bir görüntüdeydi. Bu oyunla turnuvada fazla yol katedemeyeceklerini düşünüyorum ama kenardan gerçekten iyi yönetilen bir takım. Bakalım izleyen maçlarda nasıl bri İspanya izleyeceğiz.


foto: common.vikimedia.org

3 Eylül 2010 Cuma

4'te 4 ve 5'te5

Önce Porto Riko ardından da Çin'i devirdik.

Çin maçı amaçsız bir maçtı ama sanki amacımız varmış gibi oynadık. Tanjevic'İn dediği gibi ciddiyeti elden bırakmadık. Milli takım güzel dersler çıkarıyor. Porto Rİko'ya karşı gayri ciddi oynadığında başına gelenleri gördü. Çin'e karşı ciddiyeti elden bırakmadı. Arjantin maçının kaybedilmesinden alınan dersle Yunanistan'ı da yenmiştik. Galibiyetten bile ders çıkarabiliyorsak bazı şeyler iyi gidiyor demektir.
Porto Riko maçı üzerine Hıncal Uluç vari bir yaklaşımla meseleyi doğrudan anlatayım istiyorum. Milli takımımızın teknik heyetine maç oynanmadan şu soru sorulsaydı: Maçın sonunda iki sayı öndeyiz ama topu porto riko kullanacak. kabul ederlermiydi? Hayır. Peki aynı soru Porto Riko teknik heyetine sorulsaydı. Yani maçın sonunda 2 sayı geridesiniz ama son topu siz kullanacaksınız. Evet derlerdi. Bu anlamda maçın sonu doğrusu Porto Riko'nun istediği bir durumdu ama Tanjevic'in de dediği gibi şans biden yanaydı. Ama keşke eleme turu için şans bizden yana olsaydı.
Yunanistan'ın saçmalaması ve buna karşı Rusya'nın dürüst mücadelesi düzgün davranan lehine sonuçlandı. Rusya Yeni Zelanda ile eşleşirken, Yunanistan korktuğu rakibi İspanya ile eşleşti. Bize ise Fransız oyuncu Batum'un maçın sonlarındaki saçmaları nedeniyle Fransa düştü.
Şimdi final yolumuza bakalım. Doğrusu ilk turda Yeni Zelanda'yı bekliyorduk. Bu anlamda Fransa'nın gelmesi bence daha kötü oldu. Fransa potansiyelli bir takım. Avrupa'nın akılcı basketbolunu oynamasalar da atletik oyuncuları ile mücadele ederek, sahayı rakiplerine dar edebiliyorlar. Zor maç olacağını düşünüyorum. Fransayı geçtiğimiz takdirde Rakip Avustralya-Slovenya eşleşmesinin galibi olacak. Muhtemelen Slovenya ile oynayacağız. Slovenya Avrupa şampiyonasında ve öncesinde önemli sakatlıklar nedeniyle başarılı olamamıştı. Şimdi Dragic ve Lakovic'in formu ile iyi basketbol oynuyorlar. Tek eksikleri yeterince sert olmamaları. Dünya şampiyonasında çeyrek finale kaldığınızda oynayabileceğiniz takımlardan birisi. İspanya -Yunanistan eşleşmesinin galibi ile Sırbistan-Hırvatistan eşleşmesinin galibi arasındaki mücadele sonucu yarı-finaldeki rakibimizi belirlyecek. Şu andaki formlarına baktığımızda bu dört takımın da eşit şansa sahip olduğunu düşünüyorum. İspanya da Yunanistan da gruptakinden daha iyi oynayacaklardır.
Finale kadar Brezilya, Arjantin ve Amerika ile eşleşmeyecek olmamız büyük avantaj. Yarı finale ulaşabilirsek arkasını getiririz diye düşünüyorum.