28 Eylül 2009 Pazartesi

Sinan Güler Röportajı



1- Türkiye’ye ilk geldiğinizde hafızam beni yanıltmıyorsa Galatasaray’da deneme antremanlarına çıktınız. O dönemde yanılmıyorsam Erman Kunter Galatasaray’ın başındaydı. Galatasaray ile anlaşamadınız. Galatasaray mı sizde bir ışık görmedi yoksa siz mi Galatasarayda bir ışık görmediniz.

O sene antrenor Murat Ozyer’di, ve kendisi takimda oynamak icin yeterli oldugumu fakat oyuncu sayisinin fazlaliligindan dolayi benim cogunlukla takim disinda kalabilcegimi belirterek, bunun basketboluma kotu etkisi olacagini dusunerek karsilikli karar verdik.



2- Önümüzdeki sene Efes kısa rotasyonuna Rakocevic gibi avrupa’nın önemli oyuncularından birisi eklendi. Keza Nachbar’da her ne kadar pf olarak transfer edilse de asıl olarak s.f pozisyonunda oynayan bir oyuncu. Bu bağlamda Efes kısa rotasyonunda özellikle EL maçlarında alacağınız sure konusunda ne söyleyebilirsiniz? Böyle değerli oyuncular arasında forma savaşı vermenin sizin gelişiminizde nasıl bir etki yaptığı konusunda ne söyleyebilirsiniz?

Acikcasi ben alacagim surenin ne kadar oldugunu dusunmuyorum, politik bir cevap gibi gelebilir ama Efes Pilsen gibi bir takimda benim belirli bir rolum var ve bu rolu uygulayabilmem icin benim alacagim sure azmis yada cokmus gibi bir dusuncem olmadi hep. Gecen sezonun basindada ayni seyler konusuluyordu, fakat sonuna kadar ben kendi kafamda sansin gelecegi zaman en iyi sekilde hazir olmayi dusundum hep, ve sezonun sonunda play-offlarda uzun sure oynadigim maclar oldu.



3- Özellikle son 2 yılda baskebolunuzun savunma ve hücum yönünde gözle görülür bir ilerleme göze çarpmaktadır. Bu süreçte Ergin Ataman ve Tanyevic gibi 2 kariyerli koçla beraber çalışmış biri olarak sizce hangisi potansiyelinizin ortaya çıkmasında payı daha fazla olmuştur.

Ergin abi ile calismamin bana etkisi cok buyuktur. Sonuc olarak Dacka’da oynadiktan sonra Besiktas’a transfer olmam, ve ondan sonrada Ergin abi’nin bana guvenip sahaya surmesi, hem yapmam gerekenleri en iyi sekilde yapmami hemde kendi eksiklerimi gorup onlari gelistirmem icin calismaya tesvik etti. Daha sonrada Efes’e gelirken yeniden beni takiminda gormek istemeside Ergin abinin bana duydugu guvenin gostergesidir.
Ayni zamanda Tanjevic’de Milli Takim’da benim onemli bir rol oynayabilcegimi gormus olmali ki iki senedir takima cagrilma onuruna eristim. Ve ilk sene elemelerde ki sansimi iyi kullanarak Tanjevic’in sisteminde de kendime guvenilir bir yer edindigimi dusunuyorum.

4- Bu iki koçun tarzlarının çok farklı olduğu düşünüldüğünde hangi koçla kendinizi daha rahat hissediyorsunuz?

Ben acikcasi kendimi cok uyumlu biri olarak gordugum icin iki antrenor ile kendimi rahat hissedebiliyorum. Ikiside birbirinden farkli karakterlerde antrenor olsalar bile kazanma hirsini oyuncularina oyle yada boyle asilamayi biliyorlar.

5- Son Avrupa Şampiyonası’na baktığımızda milli takımın hücumda belirli bir sistemi oturtamadığını görüyoruz. Genelde oyuncuların anlık form durumları hücum gücümüzü belirledi. Savunmada ise motivasyon sağlandığında ve mücadele gücümüzü ortya koyduğumuzda başarılı olduk. Nitekim, klasman maçlarında gerekli motivasyon sağlanamadığından savunmamız çok fazla gevşedi. Bu sizce başarı için yeterli bir yapı mı? Milli takımın oyun stili nasıl olmalı?

Acikcasi antrenor olmadigim icin bu konuda her hangi birsey solemem yanlis olabilir, fakat takim olarak sert savunmanin onemli oldugu ve sert savunmanin yarattigi hizli hucum sanslari ile daha iyi bir basketbol oynadigimiz ortada.

6- Sizin gibi adam adama savunmada çok başarılı olan bir oyuncu olarak alan savunmasında aynı etkinliği gösterebildiğinizi düşünüyor musunuz?

Alan savunmasinda daha zayif oldugumu soyleyebilirim, bazen pozisyon hatasi yaptigim oluyor, fakat agresif savunma yaptigim zaman hangi savunma sisteminde olursak olalim basarili oldugumu dusunuyorum.

7- Şut performansınızda son dönemdeki belirgin bir iyileşme var. Bunun için özel bir çalışma uyguladınız mı?

Acikcasi olabildigince ekstra calisiyorum, ozellikle sut konusunda, cunku skorer bir oyuncu olmadigim acikca ortada, fakat pozisyon geldiginde o sutu sokmak onemli, ve oynadigim rol icinde cok onemli bir yeri var o ceza sutunu sokmanin. Onun disinda ozellikle son bir sene icersinde, hem takim arkadaslarimla hemde yardimci antrenorlerle yaptigimiz diyaloglar sayesinde oyunun mental yonleri hakkinda cok sey ogrendim.

8- Hem milli takımda hem de efes’de sizden önce benzer görevlerde Cenk Akyol oynuyordu. Aynı sizin gibi oyun kurucu oalrak bile denenmişti milli takımda. Federasyon başkanımız milli takımın son şampiyonada elde ettiği derecenin yeterince iyi olmadığı konusuna ilişkin sıraladığı sebepler arasında Cenk Akyol’un olmamasını da saymıştı. Takıma Cenk’le kıyaslanamayacak oranda katkı verdiğinizi düşünüyoruz. Bu bağlamda federasyon başkanının Cenk’i anmasının yanlış olduğuna inanıyoruz. Milli takımdaki görevini hakkıyla yerine getiren bir oyuncu olarak, yerine tercih edildiğiniz oyuncunun eksikliğinin hissedildiğine ilişkin bir söylem sizi nasıl etkiliyor?

Etkiledigini soyleyemem, cunku benim icin onemli olan oynadigim takimin, ki bu konuda milli takimin basarili olmasi, ve benim bu basarida verebilecegim katki. Eger takimin bir parcasi olursam, basariya ulasmak icin elimden gelen herseyi yapmaya devam ederim.

9- Son olarak; Slovenya maçında çapraz grubu düşünerek kazanmayı değil kaybetmeyi seçtiğimiz ya da kararsız kaldığımız yönünde bir söylence var. Tanjevic bu konuda maç öncesinde ya da devre arasında takımı kazanmaya motive edip etmediğini merak ediyoruz. Ya da yakın zamanda kaybettiğimiz Hırvatistandan çekinip Yunanistan’ı tercih etmemiz gibi bir durum söz konusu mu?

Kesinlikle katilmiyorum bu konuya, eger dusundugunuz gibi bi durum olsaydi, o mac ne uzatmaya gidebilirdi, ne de son topa kadar suren cekisme devam ederdi. Sadece basit hatalarla ve sonlara dogru oyuna hukmedemedigimizden dolayi yenildigimiz bir mac oldu Slovenya maci.

Hiç yorum yok: