Turnuvada Bulgaristan’ı yeneceğimizi hepimiz bekliyorduk ama bu kadar rahat bir galibiyet beklemiyorduk. Litvanya galibiyeti oyunculara büyük bir güven getirmiş. Özellikle Ender ve Sinan bir başka oynuyorlar. Ender’i tanımasam, bilmesem hiç seyretmemiş olsam Avrupa’nın her takımında ilk beş oynayacak bir oyuncu diyeceğim. Normal bir performans sergilemiyor. Kaldı ki üst üste iki kere iyi oynadığını da ben pek hatırlamam. En zayıf olduğumuz bölgelerden biri olan oyun kurucu da Ender’in bu performansı ile en iyi performansı sergiliyoruz. Ender maç sonrası “yanında kerem gibi bir oyuncu olunca boş atış yakalamk çok kolay oluyor” diyerek belki de ataman’a da gönderme yaptı.
Sinan zaten savunmada yaptığı baskı ile rakibin oyun kurması önünde büyük bir engel. Elinde Sinan gibi bir oyuncu varsa ve de Ömer hasta iken ilk beş başlaması gerekiyor. Ama Tanjevic ilk beşte onu tercih etmiyor. Galiba rakip skorer birazcık yorulduktan sonra üstüne diri bir Sinan vererek, rakibi üzerinde psikolojik avantaj yakalamasını sağlıyor.
Aslında bu oyunculardan sonra ismini anmamız gereken iki oyuncu daha var. Bekir ve Oğuz. Bekir girdiği anlarda hem iki numarada hem de üç numarada sert savunma ve efektif ribauntları ile ciddi katkı veriyor. Oğuz ise turnuvada toplamda %59 ikilik yüzdesi ile hem hücumda ciddi katkı veriyor ve Litvanya maçında Avrupa’nın önemli uzunlarından biri olan Petravicius’u da bire bir tutarak takıma büyük katkısı oldu. Ersan ve hedo ise gerekeni, kendilerinden bekleneni yapıyorlar. Kerem’in özellikle savunmada daha canlı olması gerekiyor. Özellikle Litvanya maçında savunmada çok aksadı. Muhtemelen ayak parmağındaki sakatlığın etkisi onu birazcık savunmada ağırlaştırmış olabilir.
Gelelim hayal kırıklığı Semih’e. Semih ilk piyasaya çıktığında uzun kollarının etkisi ile savunmada çok etkili ve hücumda ise pota altında çembere yakın pozisyon alarak kendisine indirilen sayıları smaç vurarak etkili olan ve ileride kendisini geliştirebilecek bir oyuncu görünümündeydi. Özellikle Kambala’nın doping’i sonrasında takıma ciddi şekilde monte oldu ve Kambala’nın hantallığı ve savunma yoksunluğundan sonra uzun kolları ile fener pota altına ilaç gibi geldi. Daha sonra ise yavaş yavaş şutların geliştirmeye başladığını görmüştüm. Şimdilerde ise ciddi bir düşüşte. Bir sıkıntısı olduğu belli. Ama neden rahatsız olduğunu anlamış değilim. Tamam, formsuz olabilir ama takım arkadaşlarının bu gayretli oyunu durumunda bu kadar pasif, ucuz fauller ile dışarı çıkması doğrusu çok düşündürücü. 4dakika oynadı ve 5 faul aldı. Öyle ki 2010 şampiyonasında ben Semih’i milli takımda izlemek istemiyorum.
Bizim için bu maç tam anlamıyla antreman ve moral maçı oldu. Tanjevic böyle bir farkdan sonra istediği fanteziyi deneyebilir. Ama daha yakın skorlu maçlarda ve daha ciddi rakiplere karşı Tanjevic’in fantezilerini değil, basketbolun doğrularını görmemiz gerekiyor. Bu maçı çok iyi değerlendirdi Tanjevic. Ersan ve He-do’yu dinlendirdi. Her ikisi de 15’er dakika oynadı. Diğer oyuncuların da fazla yorulması ve uzunların da (semih 5 faul alınca) faul problemi almaması için alan savunması uyguladı. Aslında alan savunmasında da oldukça etkiliydik. Böyle farklı skorlar olunca oyun disiplini kaybetmemek kolay değil. Tanjevic takımın oyun disiplininden kopmaması için oldukça çaba sarf etti.
Sinan zaten savunmada yaptığı baskı ile rakibin oyun kurması önünde büyük bir engel. Elinde Sinan gibi bir oyuncu varsa ve de Ömer hasta iken ilk beş başlaması gerekiyor. Ama Tanjevic ilk beşte onu tercih etmiyor. Galiba rakip skorer birazcık yorulduktan sonra üstüne diri bir Sinan vererek, rakibi üzerinde psikolojik avantaj yakalamasını sağlıyor.
Aslında bu oyunculardan sonra ismini anmamız gereken iki oyuncu daha var. Bekir ve Oğuz. Bekir girdiği anlarda hem iki numarada hem de üç numarada sert savunma ve efektif ribauntları ile ciddi katkı veriyor. Oğuz ise turnuvada toplamda %59 ikilik yüzdesi ile hem hücumda ciddi katkı veriyor ve Litvanya maçında Avrupa’nın önemli uzunlarından biri olan Petravicius’u da bire bir tutarak takıma büyük katkısı oldu. Ersan ve hedo ise gerekeni, kendilerinden bekleneni yapıyorlar. Kerem’in özellikle savunmada daha canlı olması gerekiyor. Özellikle Litvanya maçında savunmada çok aksadı. Muhtemelen ayak parmağındaki sakatlığın etkisi onu birazcık savunmada ağırlaştırmış olabilir.
Gelelim hayal kırıklığı Semih’e. Semih ilk piyasaya çıktığında uzun kollarının etkisi ile savunmada çok etkili ve hücumda ise pota altında çembere yakın pozisyon alarak kendisine indirilen sayıları smaç vurarak etkili olan ve ileride kendisini geliştirebilecek bir oyuncu görünümündeydi. Özellikle Kambala’nın doping’i sonrasında takıma ciddi şekilde monte oldu ve Kambala’nın hantallığı ve savunma yoksunluğundan sonra uzun kolları ile fener pota altına ilaç gibi geldi. Daha sonra ise yavaş yavaş şutların geliştirmeye başladığını görmüştüm. Şimdilerde ise ciddi bir düşüşte. Bir sıkıntısı olduğu belli. Ama neden rahatsız olduğunu anlamış değilim. Tamam, formsuz olabilir ama takım arkadaşlarının bu gayretli oyunu durumunda bu kadar pasif, ucuz fauller ile dışarı çıkması doğrusu çok düşündürücü. 4dakika oynadı ve 5 faul aldı. Öyle ki 2010 şampiyonasında ben Semih’i milli takımda izlemek istemiyorum.
Bizim için bu maç tam anlamıyla antreman ve moral maçı oldu. Tanjevic böyle bir farkdan sonra istediği fanteziyi deneyebilir. Ama daha yakın skorlu maçlarda ve daha ciddi rakiplere karşı Tanjevic’in fantezilerini değil, basketbolun doğrularını görmemiz gerekiyor. Bu maçı çok iyi değerlendirdi Tanjevic. Ersan ve He-do’yu dinlendirdi. Her ikisi de 15’er dakika oynadı. Diğer oyuncuların da fazla yorulması ve uzunların da (semih 5 faul alınca) faul problemi almaması için alan savunması uyguladı. Aslında alan savunmasında da oldukça etkiliydik. Böyle farklı skorlar olunca oyun disiplini kaybetmemek kolay değil. Tanjevic takımın oyun disiplininden kopmaması için oldukça çaba sarf etti.
İlk sekize kalıp kalmama konusunda çok önemli bir maça çıkacağız bu gece. Yenersek ilk sekiz neredeyse garanti olacak. 2 galibiyeti yukarı gruba taşımış olacağımızdan, üst gruptaki güçlü rakiplerle oynayacağımız 3 maçı kaybetsek dahi dördüncü sıradan ilk sekize çıkabiliriz. Çaprazdan ise Yunanistan, Fransa, Hırvatistan ve Rusya’dan grup birincisi olanla eşleşiriz. Açıkçası hangisiyle oynayacağımız değil bizim nasıl bir oyun karakteri sergileyeceğimiz önemli.yani amaç, üst tura iki galibiyetle çıkmak olmalı. Üst turda sıralamanın bence hiçbir anlamı yok. Rakipler aşağı yukarı denk. Rusya’yı trercih ederim ama Rusya’da muhtemelen 4. olacağından bizim onunla eşleşebilmemiz için üst turda en az iki galibiyet almamız lazım.slovenya, ispanya ve sırbistan’dan en az ikisini yenmemiz gerekecek. Bakalım. En aızndan şimdilik takımımızı gururla izliyoruz. Umarım daha dişli takımlara karşı bu mücadeleye devam ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder