28 Eylül 2009 Pazartesi

İbrahim Kutluay Ropörtajından İki Alıntı ve Yöneticilik Zenaatı


Dün İbrahim Kutluay’ın Vatan Gazetesi’nde fazlasıyla konuşulacak söyleşisi yayınlandı. Ahmet ve benim burada defalarca dile getirmeye çalıştığımız görüşleri İbrahim tarafından söylenmesi önemli. Bir laf vardır: “Ne söylediğin değil kimin söylediğin önemlidir”. Kral çıplak lafını basketbol camiasının merkezinde olan birinden duymak bu anlamda çok önemli. Bir çok insanın yaptığı İbrahim’e “bu görüşlerini neden milli takımdayken söylemedin. Şimdi konuşmak kolay” eleştirisini getirmeyeceğim. Veya “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” söylemine de girmeyeceğim. İbrahim büyük ihtimalle Tanyevic’in altında çalışırken de bu görüşleri savunuyordu. Özellikle “…çok iyi biliyorum ki, Tanjeviç son hücumları tahtada çizmiyor…” sözü bunun en önemli ispatı. O zaman konuşmamasının mutlaka kendince sebepleri vardır. Tıpkı şu anda konuşmasının kendince sebepleri olduğu gibi. Açıkcası sebepleri çok da umrumda değil. Ben yazılanlara bakıyorum.

Federasyon Başkanı ve Tanyevic tarafından sunulan tüm mazaretleri tek tek çürütmüş İbrahim: Hakem, Kerem Gönlüm, FIBA organisazyonu. Hatta daha da fazlasını söylemiş: Benim ilgimi çeken iki nokta var. Birincisini yukarıda yazdım. İkincisi “Sorunsuz adamlardan bir kolej takımı yaratmak istiyoruz’ düşüncesiyle hücum potansiyeli düşük bir takım oluşturduk. Bu takımı yönetmek çok kolay olabilir ancak asıl önemli olan 12 yıldızı yönetmektir”. Burada net bir şekilde Tanyevic’in ve teknik ekibin yönetici vasıflarının olmadığını dile getiriyor. İbrahim’in bu görüşünü bir örnekle destekleyelim. Tanyevic’in Fenerbahçe’de en güvendiği adam olan Mirsad ne zamandır milli takımda yok. Sizce Mirsad’ı milli takım için düşünmemesi teknik sebeplerden ötürü müdür? Yoksa yaşlandığı için mi? Bence ikisi de değil. Mirsad’ın yönetilmesi zor bir oyuncu olduğunu herkes biliyor. Tanyevic düşünüyor ki “bu adam takım içinde sorun çıkaracaktır. Geçmişte sorun çıkardı. Ben bununla uğraşamam”. Eski Milli Eğitim Bakanı’nın “şu okullar olmasa….” söylemi gibi.

Dünyada yöneticiler neden fazla maaş alırlar? Sorumluluğu üzerine aldığı için. Altında çalışanları etkin organisazyonla verimli bir şekilde çalıştırdıkları için. Adı üstünde insanları yönetme kabiliyeti olduğu için. Milli takım için yöneticilik ne kadar kolay değil mi? Başarısızlıkta suçu başkasına at. Oyuncuları yönetemediğin sorun çıkarabilecek oyuncuları baştan takıma alma. Sonra da Ömer Aşık gibi pırıl pırıl yeteneği aslanların önüne at.

Milli takımı yönetmek sadece antrenman yapmak, rakip takımı incelemek, maç taktiği vermek değildir. Milli takımı yönetmek biraz da stresi yönetmektir, oyunucuların egolarını kontrol altına almaktır, dezavantajları avantaja dönüştürmektir, oyuncular tarafından saygı duyulan birisi olmaktır. Bunları beceremiyorsan eski oyuncun çıkar sana “…son hücumları tahtada çizmiyor” diye bir koça getirilebilecek en ağır ithamlarda bulunur.

Hiç yorum yok: