28 Haziran 2010 Pazartesi

Wisniewski ve Efes

Rako twitter hesabından Efes'in wisniewski ile ilgilendiğine dair bir duyumunu paylaşmış. Bence iyi transfer olur. hem 1 hem de 2 numarada oynayabilir. Savunması da fena edğil. Şutu oldukça iyi ve penetre edebiliyor. Beklenen düzeyde bir oyuncu olmasa da yararlı olacağını düşünüyorum. Oyun kurucu peşinde olmaları bile doğrusu beni heyecanlandırıyor.

22 Haziran 2010 Salı

Tebrikler Marsel


Basketboldan sonra izlemekte en keyif aldığım spor dalı tenistir. Oynamaktan en çok keyif aldığım spor da tenis... Faruk'la benim tenis geçmişimizi anlatsam roman olur. Neyseki roman yazacak havada değilim.


Marsel İlhan'da belki roman yazmadı ama tarih yazdı. Türkiye tenis tarihinde bir ilk daha gerçekleştirdi. 2-0 geriye düştüğünde acaba olmayacak mı sorusu akıllara geldi ama seti 2-1'e getiriken sergilediği oyunu görünce bu iş oldu dedim. Marsel hem servislerdeki etkinliği hem de etkili forehand vuruşları ile rakibini adeta sahadan sildi.


İzlediğim Marsel her turnuvada oyunu üzerine bir şeyler ekliyor. İleride daha da iyi bir Marsel izleyeceğimizi düşünüyorum. Marsel'in başarısının Türkiye'deki amatör sporlar ve sporcular için önemli bir teşvik olacağını düşünüyorum. Amatör sporcular için önemli bir kapı aralanıyor. Zorluklar içinde memleketi temsil etmeye çalışan Marseller, Denizler, İpekler, Tubalar ve diğerlerinin başarılarını bu sayfalarda alkışlamak ümidiyle...

21 Haziran 2010 Pazartesi

Perasovic Aranan Koç mu?

Perasovic Efes Pilsen'de. Hayırlı olmasını dileyelim. Son dönemin yıldızı parlayan koçlarından. İspanya'daki kariyerinden sonra (tau haricinde pek de iyi değildi) memleketine dönerek Cibona'yı çalıştırdı.
Obradovic, Kunter, Represa gibi isimler daha iyi olabilirdi ancak bunun önemli bir değişim olduğunu da söylemek için müneccim olmaya gerek yok.
Perasovic tercihi ile Efes Amerikalı değil Avrupalı oyunculara yönelecektir. Efes'in basketbol felsefesine daha uygun bir takım kurulacağını umuyorum.
Daha sert bir Efes izleyeceğimizi de söyleyebiliriz. Yapılacak transferlerden sonra daha ayrıntılı yorum yaparız. Hayırlı olması dileğiyle

19 Haziran 2010 Cumartesi

Serhat Çetin Beşiktaş'ta


Serhat Çetin kariyeri için önemli bir adım attı. Fenerbahçe'de süre aldığında önemli işler yapan Serhat gerekli süreleri alamamış ve beklenen gelişimi bir türlü gösterememişti. Beşiktaşın dar rotasyonunda aldığı süreleri çok iyi kullanarak seneye çok daha iyi kontratlar elde edeceğini düşünüyorum. Hem Beşiktaşa hem de Serhat'a hayırlı olması dileğiyle

17 Haziran 2010 Perşembe

Oyun Kurucu Transferleri: Tutku-Cüneyt-Engin


Birer gün ara ile önemli yerli oyun kurucularımızın transfer olduğunu gördük.


Üç sene öncenin en değerli oyun kurucusu idi Tutku. Ama bir türlü milli formayı giyememişti. Tutku hem penetre eden hem de vasat üstü şutu olan iyi bir oyuncu. El Amin'in telekom'a gelmesi ile performansı düşmüştü. Sonrası ise sakatlıklarla boğuştu ve eski performasına bir türlü ulaşamadı. Nasıl bir Tutku izleyeceğimiz ve Mahmudi sistemi ile ne kadar uyumlu olacağı doğrusu endişe verici olsa da Engin'den sonra isim bazında olabilecek en iyi seçim gibi gözüküyor.


Temas alarak fazlaca faul yaptıran kimliği ve itirazcı yapısı nedeniyle bana çok sempatik gelmeyen bir oyun kurucudur. Ama etkili şutları, penetresi ve asistci ve top çalma yeteneklerini de önemli bulurum. Mahmudi savunmada onun daha agresif olmasını isteyecek hücumda ise duygularından ziyade aklıyla oynamasını isteyecek. işte o anlarda Mahmudi ile diyaloğunun nasıl gelişeceğini doğrusu merak ediyorum.


Cücü yeniden İstanbul'da. Doğrusu Beşiktaş seyircisi ölüyü diriltiyor. Misal K. Tunceri, Engin... Beşiktaşa gelip de kötü oynayan bir oyun kurucu doğrusu ben hatırlamıyorum. Cücü'nün kariyerinin son yıllarında çok başarılı olacağını düşünüyorum. Engin'i kaptırdıktan sonra lider ve tecrübeli bir oyun kurucu aldılar. Bence çok da iyi bir iş yaptılar. Engin'i kaybetmeseler oyun kurucu rotasyonunu yerli oyuncularla tamamlamış olacaklardı.


Gelelim bu transferler içinde en flaş olanına. Engin bu sene Beşiktaşta yaptığı çıkış ile şu anda Türkiye'nin bence tartışmasız en iyi oyun kurucusu. Ancak bir şeyi unutmamak gerek. Beşiktaş seyircisinin oyuncunun performansı üzerindeki olumlu etkisi. EL'de oynamak istediği için Fener ile anlaşmış. Sorumluluk aldığında çok iyi işler yapıyor. Umarım Beşiktaşta aldığı süreleri Fener'de de alabilir. Spahija ile iyi anlaşacağını tahmin ediyorum. Coachable olarak tabir edilen oyunculardan. Ukic ile iyi ikili olacaklardır.


12 Haziran 2010 Cumartesi

Türkiye'deki Yabancı Oyuncu Kuralının İflası: Devşirme Oyuncu


Milli takımda devşirme oyuncu dönemimiz hayırlı olsun diyelim. Doğrusu ben ne devşirme oyuncuya karşıyım ne de devşirilen oyuncuya. Emir'İn iyi bir seçim olduğunu düşünüyorum. Emir için Slovenya federasyonuna para ödenecekmiş. O da önemli değil. Amerikalı'dan ziyade Avrupa'lı bir oyuncunun seçilmesi de mutluluk verici.


Emir'i ümitler şampiyonasında izlediğimde hayran kalmıştım. Hemen her pozisyonda potaya yönelmesi ve etkili şutları ile çok parlak bir geleceği olduğunu düşünmüştüm. Doğrusu beklediğim gelişmeyi göstermedi.


Milli takım analizinde 3 numaraya ihtiyaç olduğunun altını çizmiştik. Ersan'ın 3 numarada verimsiz olması ve Hedo'nun ne yapacağının belli olmaması düşünüldüğünde ve bu oyuncular haricinde 3 numara için alternatif olmadığını eklersek bu durumda takımda 3 numara için oyuncuya ihtiyaç olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak bir de diğer açıdan duruma bakalım. Aslına bakarsak oyun kurucu olarak da takımın zaafı var. Ayrıca ufuk-harun-ibo ve serkan'dan sonra etkili bir iki numara da yetiştiremedik. Örneğin oyun kurucu olarak mccalebb ve iki numaraya da langdon düşünülebilirdi.


Ben oyun kurucunun önemine çok fazla inanarım. Bu nedenle benim elimde olsa 1 numara için bir transfer yapardım. Ama dediğim gibi Emir'e karşı değilim. Umarım hem milli takım hem de Emir için iyi bir turnuva olur.


Emir'e ilişkin tek bir eleştirim olacak. Abartılı itirazlarını umarım milli takım forması ile yapmaz.


Devşirme oyuncu kararı sonucu olarak ligde uygulanan yabancı sınırlamasının da gözden geçirilmesi gerekiyor. Yabancı uyruklu oyuncuları milli takımda oynatacaksak o zaman ligde de milli takım düşünülerek yabancı sınırlaması yapmanın bir anlamı olmaz. Öyle değil mi?


Bu arada Emir'in yerli statüsüne geçirilmesinin iktisatta "dışsallık" olarak tabir edilen bir duruma yol açtığını da belirtelim. Fenerbahçe açısından pozitif diğer takımlar açısından ise "negatif" bir dışsallık yaratılmış oldu.

10 Haziran 2010 Perşembe

Aydın Örs Yeniden Fenerbahçe'de


Aydın Hoca yeniden Fenerbaçe'de. Trabzon'la anlaşacağı söylenen Aydın Örs Fenerbahçe'ye döndü. Trabzon'a gideceği haberi bile basketbolseverleri heyecanlandırmıştı. Sadece basketbol bilgisi ile değil, insanlığı ve beyefendi kişiliği ile taraflı tarafsız tüm basketbolseverlerin sevip saydığı bir ismi yeniden görmek heyecan verici.


Doğrusu bu habere özellikle Ertuğrul Hoca için ayrıca sevindim. Galatasaray'ın başarılı olan Akdağ'ı göndermesinden sonra mütevazi kişiliği ile iyi bir basketbol oynatan Ertuğrul Hoca'ya da benzer bir haksızlık yapılacağı düşüncesi rahatsız ediciydi. Takımın başında tutulduğu takdirde Ülker'i şampiyon yapan Özyer gibi olacağı söyleniyordu. Onun için henüz erken olduğu iddia ediliyordu. Bunu denemeden bilmek bence imkansız ve oynattığı basketbol ve kişiliği ile taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanan bir basketbol emekçisine de benzer bir haksızlık yapılmamasına sevindiğimi belirtmek isterim. Dolayısıyla Aydın Hoca'nın dönüşü beni iki kere mutlu etti.


Trabzon'a gitmiş olsaydı İstanbul dışında daha iddialı bir takım izleyecek olmak da ayrı keyif verecekti.


Hoşgeldin Aydın Örs...

9 Haziran 2010 Çarşamba

Aday Kadro

G. Engin Atsür, Kerem Tunceri, Ender Arslan, Evren Büker
S.G.Cenk Akyol, Ömer Onan, Sinan Güler
S.F. Hidayet Türkoğlu
P.F. Kerem Gönlüm, Ersan İlyasova Semih Erden ve Cevher Özer
C. Oğuz Savaş, Ömer Aşık, Fatih Solak

Doğrusu ve Tanjevic ve seçimlerini eleştirmekten bıktık dersek yeri var. Yaşlı ve 2010 kadrosunda düşünmüyorum diye Kerem Tunceri'yi basketbol kariyerinin en iyi sezonundayken kadroya almamıştı. 2010 aday kadrosunda var. Mevcut kadro bu değil. eklemeler olacakmış. Bir devşirme oyuncu kadroya eklenecekmiş (aday belliymiş) ve ümit milli takımdan çağrılacak oyuncular da varmış.
Tam kadro açıklandığında değerlendirme yapmak doğru olsa da mevcut kadroya ilişkin çekincelerimi baştan belirteyim. Engin ve Kerem sakat. Ender ise kötü bir sezon geçirdi. En azından bu sezonun bence en iyi yerli oyuncusu olan Evren kadroda olmalıydı. (Zaten Kadrodaymış. Ben atlamışım). Diğer eleştirim ise kadroda çok sayıda uzun olsa da Furkan'ın bu oyunculardan eksiği omladığı ama fazlası olduğu inancındayım. Onun isminin de kadroda olması gerektiğini düşünüyorum. Milli takımın elinde bu kadar uzun oyuncu varken Fatih'in alınmaması gerektiğini düşünüyorum.
Yabancı oyuncu konusunda tahminde bulunmak bile zor. Yukarıdaki kadroya baktığımızda kısa pozisyona yabancı oyuncu eklemleneceğini söylemek zor değil. Hatta kadroya baktığımızda hedo'nun neredeyse tek kaldığını görüyoruz. Tahminim onu yedekleyecek bir isim olarak Kinsey düşünülüyor olabilir. Ancak bu devşirme mevzusu oyun kurucu için düşünülüyordu. Sakatlıklar da bahane edilerek oyun kurucu devşirmek istenilebilir. Doğrusu oyun kurucu için adayım (eğer bir yerlerde milli takım oyuncusu değilse) Mccalebb. Bu sene yaz ligine katılacağı söyleniyordu. Ama dünya kupasında oynamak isteyebilir. Bekleyeceğiz...

Ermal Galatasaray'da...

Galatasaray ilk transferini gerçekleştirdi. Ermal ile anlaşmış. Baskerdergisi.com'da haberi gördüm. Alınmasını beklediğim yerli oyunculardandı. Efes'in opsiyonunu kullanmayacağını tahmin ediyordum. Mahmudi'nin valığı en önemli etken olmuştur.
Ermal'i çok beğendiğimi söyleyemem. Özellikle ribaunt ve savunma zaafının onun kalitesini örttüğünü düşünüyorum. Ancak yerli sınırlaması düşünüldüğünde önemli bir isim galatasaray ile anlaşmış oldu. Engin ve Furkan gibi değerli yerli oyucnuları kadroya katabilirseler iddialı bir takım olabilirler.

8 Haziran 2010 Salı

Enes, Ömer, Oğuz, Semih ve Vidmar örneklerinden hareketle genç oyuncular üzerine bir değerlendirme

Dün akşam Murat Murathanoğlu (MM) ve Yiğiter Uluğ ikilisinin sunduğu Süper Basket programını izledim. MM son yıllarda neden genç oyuncu çıkmadığına ilişkin genel bir değerlendirme yaptı. Bunun temel nedeninin oyuncuları kandıran menejerler ve oyuncuların geleceklerini planlayamamaları olduğunun altını çizdi.
Geçenlerde Cenk Akyol yeterince süre alamadım. O yüzden köreldim. İtalya'da kendime geldim bağlamında birşeyler söylemişti. Çetin Çeki'de dolaylı olarak buna cevap vermişti. Bu meseleyi tek boyuta indirgemek kolay değil ama anladığım kadarıyla MM'e göre bütün menejerler kötü ve oyucnularda kendi gelecek planlamalarını yapamayacak kadar aptallar. ileriyi göremiyorlar. mesele bu kadar basit mi?
MM'in kendi örneği kendi yanlışını da kısmen ortaya çıkartıyor. Fenerde'ki son 3 sezondaki gençlere bakarsak: Ömer, Semih, Oğuz, Vidmar, Preldzic ve Enes. Her ne kadar asıl meselelerden biri Enes'in seçiminin doğru bir seçim olup olmadığı olsa da onu şimdilik bir kenera bırakalım. Semih, Oğuz, Preldzic ve Ömer'den hangisinin basketbolunda kayda değer bir gelişme oldu? Soru aslında bana ait değil. MM'in sorusu. Cevap hiçbirisi. Geldi gündeki düzeylerinde oynuyorlar. kayda değer bir gelişme bence gösteremediler. Beklentilerin altında kaldılar. Oğuz ümitlerde yaşıtı pivotların en önemlileridendi. Şimdi akranı pivotlar onu çoktan geçti. Predzic 1-2-3 ve hatta 4 oynayabilecek bir oyuncu. Avrupa şampiyonasında Ersan ile en çok ses getiren oyuncuydu. Ersan nerde Preldzic nerde? Neyse uzatmayayım mesaj anlaşılmış olmalı. Vidmar son dönemde bir gelişme sergiledi. Oyununu oldukça geliştirdi. Ama enteresandır bunu Türkiye'de gerçekleştiremedi. Memleketinde kendisini geliştirdi çocuk. bu kadar isimden açık ara bir gelişme sergileyen adam yurt dışında gelişiyorsa, Akyol İtalya'da yeniden doğuyorsa ve hatta Ersan Barcelona'da parlıyorsa memlekette kalmak istemeyen genç oyuncuları ileriyi görememekle ya da menejer kurbanı olarak görmekle bir yere varamayacağımızı düşünüyorum.
Oyuncuların yeterli gelişme göstermemelerini salt süre ile açıklamak da bence pek mümkün değil. Cenk Galatasaray'da oynarken yeterli süreyi buldu. Ömer, Vidmar, Semih ve Oğuz oldukça iyi süreler buldular. Belki iyi oynarken oyundan çıktılar ya da kötü oynarken fazla süre aldılar ama sonuçta öyle ya da böyle belli bir süre aldılar. Genç oyuncuların yetişmesinde süre önemli bir faktör olsa da tek faktör süre değil. bunu anlatmaya çalışıyorum. o zaman sorun nerede?
Bana öyle geliyorki sorun oyuncuların rahat olamamsında rahat bırakılmamasında yatıyor. Aşırı beklenti ters tepiyor. Genç ve parlak oyuncularımızın dünyanın en iyi oyucnuları olacağını bekliyoruz. onlar ise bu beklenitye karşılık veremediklerini gördükçe daha fazla hata yapıyorlar. Gelişemiyorlar. bunun yanı sıra sanırsam genel bir tembellik hali de var. Hamuru iyi olsa da çalışmadıkça gelişme kaydetme olanaklı olmuyor. Genç oyuncularımızı daha fazla antremana sevk etmiyoruz ya da onların içinde daha iyi oyucnu olmak adına yeterli sitek yok.
Son tahlilde kanımca Enes Türkiye'den uzaklaşmakla iyi yaptı. Avrupa'da bir yerlerde oynasa belki daha iyi olabilirdi ama Türkiye'den gitmek bence doğru bir seçimdi. Önündeki örneklere bakarsak Ömer, Semih ve Oğuz olduğu yerde sayarken, Vidmar ise ayrıldıktan sonra gelişme kaydettiğinden Enes'in doğru bir seçim yaptığını düşünüyorum. Bence süreci doğru okuyan Ömer'in de ayrılmak istemesinde haklı gerekçeler var.
Klüpler açısından ise bir sonraki yazıda durumu değerlendirelim.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Erman Kunter: Efes Pilsen


Bugünkü Cumhuriyet gazetesinin haberine göre Erman Kunter "Efes'e Doğru" yol alıyor. Erman Kunter'i Türkiye'de bir takımın başında görmek keyif verecek. Kaya mutlaka takımda kalsın demiş. Başka bir gazete olsa tam bir asparagas haber denirdi. Ama Cumhuriyet'in haber uydurmayacağını düşünüyorum.


Antrenörlerimizin yurt dışında iyi liglerde takım yönetmesi benim çok hoşuma gidiyor. Bu anlamda yurt dışındaki bir antrenörün lige dönmesine üzülüyorum. Fransız basketbolundan çok keyif almadığım için Efes Pilsen sistemi ile uyuşm ayacağını düşünüyorum. Doğrusu Trabzon'un son transferlerinden sonra Erman Kunter'i Trabzon'a yakıştırmıştım. Kısmet Efes olacakmış gibi. Efes'in antrenör ile anlaşması takımın varlığının devam edeceğine karine sayarsak en azından seneye de Efes Pilsen'i (umarız kendi ismiyle) izleriz.

3 Haziran 2010 Perşembe

Şampiyon Fenerbahçe


maça fırtına gibi başlayan Fenerbahçe daha ilk periyotta şampiyon olacağını adeta haykırıyordu. Ataman'ın mimikleri ve şaşkınlığı Fenerbahçe'nin şampiyon olacağını gösteren en büyük delildi. Ataman galip geldiği maçlardan edindiği izlenim ile bu maçı kazanacağından emindi. Farkın arttığı anlarda oyuna müdahale etmemesi bunun en büyük kanıtıydı.


Efes'in son galibiyetinden sonra hatırlarsanız, Fenerbahçe Efes'i fazla hafife aldı ve bunun faturasını ödedi demiştim. bu maçta da aşırı ciddie aldı ve söz konusu fark oluştu. Kazanması gereken bir maçtı Fenerbahçe için. Kolaylıkla da kazanarak kupaya uzandılar. Tebrikler...


Aziz Yıldırım seneye dört kupa istemiş. Bu sene Avrupa'da şampiyonluk gelmeliydi. Olmadı. umarlım seneye bu hedef gerçekleşir. Ancak Efes'e karşı kazanılan TBL şampiyonluğu gelecek sene için takımın eksiklerinin üzerini örtmemeli.


Efes'in ne yapacağı ise merak konusu. Malum isim değiştirme hadisesi var. Ataman'la muhtemelen yollar ayrılacak. Hangi oyuncu kalacak? Oğuz'un gelmesi ama Kaya'nın gitmesi. Kerem Gönlüm geri dönecek. Renkli günler bizleri bekliyor. Basketbolumuzun kazanması dileğiyle...




2 Haziran 2010 Çarşamba

Mahmudi-Galatasaray-Akdağ ve Türkiye Basketbolu


Mahmudi'nin Galatasaray'ın başına geçmesi umarım hem Galatasaray hem de Mahmudi için iyi hem de Türkiye basketbolu için hayırlı olur. Bu hamlenin 4 açıdan değerlendirirlmesi gerektiğini düşünüyorum. Galatasaray-Mahmudi-Akdağ ve Türkiye


Bence bu meseledeki en önemli ayaklardan birisi Akdağ konusu. Akdağ yönetimindeki Galatasaray'ın zevk verdiğine ilişkin geçmişte çok sayıda yazımız olduğunu hatırlarsınız. O yazılardaki temel mesajımız bu sene Akdağ ile devam etmenin Galatasaray adına doğru bir hamle olacağıydı. Bu yazdıklarım aslında konunun Akdağ ayağı değil, galatasaray ayağına ilişkin ki ona geri döneceğiz. Ahlaki bir durumdan bahsetmek istiyorum. Bayan basketbolunda başarılı olan koçunu en kötü zamanında takımın başına geçiriyorsun. O sorunlu dönemde hem sorumluluk alıp hem de bu sorumluluğunu başarıyla yerine getiren Akdağ'ı göndermek vicdanen sorgulanmalıdır. Ancak vefa semtine gidenlerin sayısının hızla azaldığı günümüzde vefa beklemek maalesef hayal oluyor...


Galatasaray açısından baktığımızda aslında söylenecek çok şey var. Özellikle Evren Büker'i kaybettikten sonra takımın yerli rotasyonu daraldı. Can Akın'la sözleşme yenilenmedi. Fatih'in durumu belirsiz. Bu koşullar altında Mahmudi gibi bir isim ne yapabilir? Alt yapıda kaliteli oyuncusu yok. İyi yabancı oyuncular getirse bile iyi yerli oyuncu nereden bulabilirler? Mahmudi aslında durumun farkında ve kısa vadeli bir hedef koymuyor. uzun vadede birşeyler yapmayı umuyor. Günlük yönetilen bir şubede uzun vadeli hedefler ve güzergah nasıl belirlenir? Mahmudi buna nasıl inandı gibi sorular ancak zaman içinde cevap bulabilir. Mahmudi ismi ile belki daha iyi oyuncular ve daha iyi sponsor bulunabilir.


Mahmudi açısından baktığımızda durumun pek de iç açıcı olduğunu söylemek zor. Vasat yerli oyuncular ile ancak ilk 4-5'e oynayabilir. Furkan gibi genç ve yetenekli isimleri takıma kazandırabilirse, eski oyuncularından 1-2 tane alabilirse iddialı bir takım yaratabilir. Ama sonuçta bütçesi çok da belli olmayan, ödemelerde sıkıntılar yaşanan bir ortama gelen ismin başarı şans fazla değil. Galatasaray gibi büyük klüplerde ise kısa vadede başarı olmadan uzun vadede bir planı hayata geçirmek de pek mümkün olmaz. Mahmudi açısından da bence yanlış bir seçim.


Gelelim Türkiye basketboluna. Daha güçlü bir Galatasaray, daha güçlü bir Trabzon mutlaka lige renk katacaktır. Mahmudi ismi bile basketbolun medyada daha fazla yer bulmasını sağladı. Umalım yaratacağı takımda kendi ismi kadar değerli ve güçlü olur.