26 Ocak 2011 Çarşamba

EfesPartizan Deplasmanınnda Galip: Teşekkürler İgor


Grup kuraları çekildiğinde partizan deplasmanının belirleyici olacağını yazmıştım. Deplasmanda Partizan'ı yenemeyeceğimizi düşünüyordum. Real Madrid'den 20 sayı fark yemelerine rağmen zor olacağını düşünüyordum. Gerçekten de kolay olmadı.


Partizan taraftarını gördükçe bu topraklarda basketbolu yeşertmenin olanaksız olduğu inancım maalesef kuvvetleniyor. Avrupa basketbolunun mabedi eski yugoslavya topraklarında...


Rakocevic Efes'le anlaştığında çok mutlu olmuştum. Benim için Avrupa'nın en iyi iki numaralarından birisiydi. yıllardır özlemini çektiğimiz bir isimdi. Ama bir türlü istenen verim alınamadı. Hücumdaki sayılarından ziyade savunmadaki zaaflarını konuştuk. Rakocevic'i seyrettikçe "bu adam alındığında neden o kadar sevinmiştim" diye düşünmeye başlamıştım. dün bu soruma cevap buldum. geldiğinden beri her maç böyle oynacağını düşündüğüm Rako, meersem iki yıllık basketbol orucunu açmak için Partizanı, yetiştiği kızılyıldız'ın en önemli rakibini beklemiş.


Maç içinde özellikle Roberts'ı beş numara olarak kulllandığımız dönemde takım iyi performans sergiledi. Raduljica sakatlık sonrası hantallığını yaşıyor ve muhtemelen 3-4 haftadan önce kendini bulması zor. Vujcic ise yaşlılık sendromunda. sadece ayakları değil, elleri de yavaşlamış. en iyi yaptığı pas dağıtımını bile yapamadı ve 5 top kaybı ile maçı tamamladı. Raduljica yıllardır pota altı için aradığımız fizik güce sahip. Umarım bir an önce toparlar.


Takım iyi olmasa da 2'de iki yaptık. sienayı 2 partizanı ise 3 sayı ile geçtik. Umarım real madrid'i de yenebiliriz.

25 Ocak 2011 Salı

Galatasaray-Estudiantes


Rakip güçlü ama Jasen gibi önemli bir oyuncusundan yoksun. Galatasaray'da ise Tutku ve Caner yok. Maç sonrası Mahmudi: "sakatlıklıklar nedeniyle ritmimizden ve oyun sistemizden uzaklaştık. bu bizi kötü etkiledi. bu akşam kaybetme nedenimiz buydu" diyor. Caner galatasaray kısa rotasyonu açısından değerli bir oyuncu ancak onun eksikliğinin takımı bu kadar etkilmesi pek mümkün gözükmüyor. Asıl sorun Tutku'nun eksikliği. Daha da büyük sorun Mahmudi'nin oyun kurucu seçimleri. Solomon, Jenkins gibi oyuncularla Mahmudi'nin tarzı arasında bir uyumsuzluk var. Mahmudi önce savunma diyor. Solomon'u bir kenara bırakırsak bu tarz oyuncular savunmayı pek sevmiyorlar. Mahmudi hücumda takımı oynatacak ve doğru seçimler yapacak oyun kurucu istiyor. Bu tip oyuncular kendilerini tatmin etmeden takımı oynatan oyuncular değil. Şut seçimleri ise her durumda tartışılabilecek oyuncular. Popovic biraz Mahmudi'nin isteklerini karşılayabilecek bir oyuncuydu. Ama o da savunma da çok zayıf kaldığı için dikiş tutturamadı.


Jerry Johnson ve Rochestie'yi izlerken muhtemelen Galatasaray taraftarlarının aklına D-Wash gelmiş olmalı. D-Wash bunlardan bir iki gömlek daha iyi bir oyuncuydu.


Neyse Tutku'nun yokluğunu tarzı çok farklı olsa da Evren Büker doldururdu. bu sene Evren ilk kez oyun kurucu olarak denendi. Cem Akdağ geçen sene sıklıkla Evren'i oyun kurucu olarak oynatıyordu. Evren bence bir numarada daha başarılı.


Bu oyun kurucularla Galatasaray'ın işi çok zor. Umarım daha iyi organize olacakları bir yapıya doğru Mahmudi takımı yönlendirebilir.

20 Ocak 2011 Perşembe

Serkan Erdoğan Beşiktaş'ta


Yukarıdaki fotograftaki imza Serkan için pek hayırlı olmamıştı. Ama Beşiktaş'â atılan imzanın daha farklı olacağına inanıyorum. Beşiktaş yerli rotasyona çok değerli bir ismi transferin son günlerine yaklaşırken katmayı başardı. Serkan'ın son dönemlerdeki performansına bakıldığında bu gereksiz bir transfer olarak görülebilir ancak potansiyeli olan oyuncuların Beşiktaş'ın havasından etklendiğini de unutmamak gerek. Mustafa Abi, Kerem Tunceri gibi oyuncular kötü sezonların ardından Beşiktaş'ta büyük sıçrama kaydetmişlerdi. Serkan'ın da böyle bir sıçrama kaydedeceğini umuyorum. Akatların havasının hem Serkan'a hem de dolayısıyla Türkiye basketboluna faydası olacağına inanıyorum. hoşgeldin Serkan...

OLY-Fenerbahçe: 21. Maç Sonunda Evinde Teslim Oldu


Başlık herşeyi anlatıyor. Zor deplasman. Güçlü bir takım. Kendi evinde EL'de son 20 maçını da kazanan bir takım. Bir tarafta kolay kolay 75 sayının üzerinde sayı yemeyen Fenerbahçe diğer tarafta ise 80'nin altında kolay kolay sayı atmayan OLY. İbre kimi gösterecek. Farkın bile önemli olduğu bir durum. Çünkü grup birincisi ya Fenerbahçe olacak ya da OLY olacak.


Kuralar çekildiğinde sene başında genç oyuncuları ile Fenerbahçe'nin OLY'a karşı çok iyi mücadele ettiğini dillendirmiştim. Tecrübeli oyuncuları ile Fenerbahçe'nin OLY'a karşı şansı olabileceğinin altını çizmiştim. Fenerbahçe beklediğimden de iyi çıktı. Her oyuncu için bir şeyler söylenebilir. Ömer, May, Kinsey, Preldzic, Tomas, Ukic her biri çok iyi oynadı. Jasikevicius oynadığı kısa sürede 5 top kaybına rağmen kritik anlarda tecrübesi ile takıma katkı sağladı. sadece hücum organizasyonunda ya da attığı sayılar ile değil, savunmadaki gayreti ile. Fenerbahçe'yi OLY'dan ayıran en önemli fark da burada yatıyor. OLY'un daha büyük yıldızları olabilir. Ama fenerbahçe oyunun her iki yanını da daha iyi oynayabiliyor. Fenerbahçe'nin savunmadaki etkinliğini neredeyse her maç görebiliyoruz. Fenerbahçe'nin savuması hücumundan hücumu ise savunmasından besleniyor. Oyun kurucusuz oynanan Siena maçını çıkarttığımızda Fenerbahçe'nin bu seneki performansının üst düzeyu olduğunu söyleyebiliriz.


Tüm bu söylediklerimizden takıma ilişkin hiçbir sıkıntının olmadığını söyleyemeyiz. Bir kere dün akşamki üçlük yüzdesi bırakın sık karşılaşmayı ender olarak bile karşılaşılabilecek bir durum değil. Serbest atışlarda bile %80 gibi bir ortalama yakalamak kolay değil. Fenerbahçe bu sene %75 ile serbest atış kullanıyor. Maçın kafaya gittiği dönemlerde Fenerbahçe %40'Lar civarında bir ikilik ve %83 gibi üçlük yüzdesi ile hücum ediyordu. Bu dönemde dışarıdan da atış kullanmamız gerektiğini düşünüyordum. May oyuna girip, hem hücum ribauntlarında etkin olması ve hem de pota altından sayı üretmesi ile Fenerbahçe dışarıdan da daha rahat sayı bulmaya başladı. o ana kadar savunmayı dışarı çok çıkaran OLY içeri biraz gömülmek zorunda kaldı ve işler Fenerbahçe için kolaylaştı. Burada bence kritik olan husus May'in performansı idi. İlerleyen haftalarda bu meseleyi çok konuşacağız ancak Fenerbahçe bu sisteminde Oğuz'u değerlendiremiyor. daha doğrusu pick and roll oyunlarında Oğuz'dan fazlaca bir şey beklemek haksızlık olur. Oğuz'u oyunda olduğu anlarda onu, birebir bırakarak rakibin içeri gömülmesini sağlayacak bir düzen Fenerbahçe için daha iyi sonuçlar doğurabilir. Dün Lavrinovic'in bile savunbma alanında verdiği katkı unutulmayacak cinsdendi. Pota altındaki savunma sıkıntısına Lavrinovic'in katkısı gerçekten değerliydi.


Tüm oyuncuları teker teker kutlamak lazım. zoru, kolaya çevirdiler. Umalım, okyanusu geçtikten sonra derede boğulmayız.

Efes-Siena


McCalebb'in yokluğu efes için bulunmaz bir fırsattı ama Kerem'in hastalığı nedeniyle bu fırsattan yeterince yararlanılamadı. Efes daha farklı kazanmalıydı. Ama bu güce sahip değil. sorun çok fazla ve hepsini analiz etmek pek de kolay değil.


Takıma bakıyoruz: Vujcic, Nachbar, Rakocevic, Thornton, Wisnievski gibi oyuncular var. Hiçbirisi kendisinden beklenen düzeyde bir oyun sergileyemiyor. En azından sorunun Ataman'da olmadığını görüdük. Bir ölü toprağı var ve onu kaldırmak mümkün olmuyor.


Neyse bu konu çok uzar. Temel bir noktanın altını çizelim yeter. Maçta toplam 118 sayı atıldı. Bunu söyledikten sonra Efes'in savunmasını eleştirmek ne kadar mantıklı gelir size bilemem. Efes'in pota altı savunması çok ciddi alarm veriyor. bunu anlamak için rakovic'in istatistiklerine bakmak yeterli. Rakovic 8 sayı ortalaması ile oynarken dün 16 sayı kaydetti. sadece sayı değil. Euroleague'de oyuncuların kariyerlerinin en yüksek derecelerini 9 başlık altında topluyorlar. sayı, ribaunt, etkinlik vd. Söz konusu 9 başlıktan 6 tanesini Efes'e karşı gerçekleştirdi. rakovic çok yönlü bir oyuncu değil. Fizikman kuvvetli ama EL'in dominant uzunlarından birisi olmadığı gibi gelecekte de önemli bir oyucnu olmayacak. Şu an zaten 27 yaşlarında olmalı.


Siena'yı yenmek çok güzel. Ama fark yeterli değil. Umalım önümüzdeki haftalarda daha iyi sonuçlar alabiliriz.

4 Ocak 2011 Salı

Euroleaugue Kurası


Önce Fenerbahçeyi değerlendirelim. Görece kolay bir grup olduğunu söylememiz mümkün. Sena başında Olimpiakos ile yapılan hazırlık maçında genç oyunculardan kurulu Fenerbahçe ile OLY'e karşı oldukça iyi mücadele etmişti. Fenerbahçe gerçekten ciddi tecrübeye sahip yabancı oyuncular tercih etti. Bu oyuncuların kritik maçlarda takımı taşıyacağına inancım tam. Son maç yazısında Fenerbahçenin pota altı sorunundan bahsetmiştim. Vidmar'dan yoksunluk pota altı savunmasında ciddi sorunlara yol açıyor. Bunu nasıl çözecekler bilemiyorum. Ama en azından kurada gelen rakiplerden nikincilik için Fenerbahçeyi zorlayabilecek takım olmadığını düşünüyorum. OLY maçlarındaki performans ise Fener için F4'ün kapısını birazcık daha aralayacaktır.
Efes'in işi oldukça zor. Zorluğun nedeni Siena ya da Real Madrid değil, asıl neden Partizan'dan kaynaklanıyor. Deplasmanda Efes'in partizandan galibiyet çıkarabileceğini düşünmüyorum. Deplasman fukarası Efes için bence en büyük sorun bu olacak. Real Madrid iyi bir kura olarak bile değerlendirilebilir. İniş çıkışları çok olan bir takım. İniş anında yakalarsa Efes real'den iki galibiyet alabilir belki. Siena ise Efes için yutulamayacak büyüklükte bir lokma. Siena'da taşlar yerine oturmaya başladı. Takım şekillendi. Bu nedenle de Efes'in Siena'dan galibiyet alabileceğine ben inanmıyorum. Mesele Siena'nın deplasmanda Efes haricinde galibiyet alıp alamayacağına bağlı olacak.
Efes beni yanıltırsa ve fener ise yanıltmazsa top 8'de iki takımımızı görebiliriz. Temennilerim bu yönde...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Fenerbahçe-Efes: İkinci yarıda tahminlerimiz tuttu


Nereden başlasam nasıl anlatsam diye düşünmek zorunda olduğum bir maç. Maçta takımların vasat ve altındaki oyunları değil ama maç dışında konuşulacak şeylerin fazlaca olması beni düşündürüyor.


Efes Saras'ın oynamaması için maç başlamadan itirazda bulunmuş. Saras oyuna girince de "kapalı zarf" ile itirazını iletmiş. Muhterem spiker ve yorumcularımız zarfın kapalı olmasına neden takıldılar anlamak pek mümkün değil. Neyse buraya takılmayacağım. Efes Saras'ın oynamasına neden itiraz etti? Burada birazcık sesli düşünelim. Saras transferi sonrasında Efes muhtemelen Saras'ın kendi maçlarına yetiştirilmesi için federasyonun maçı bir gün ileriye aldığını düşündü. Buna ilkesel olarak ya da reel nedenlerle itiraz etmiş olabilir. Geçmişteki Fenerbahçe serileri ve bunları sonrasında klüpten ve yöneticilerden yapılan açıklamalara ilişkin olarak parkede değil parke arkasında bir mücadele de yürütebileceklerinin mesajını vermek isteyebilir. Süreci ve sonucu merakla bekliyorum. Maç sonuçlarının parkede belirlenmesi gerektiği inancımı tekrardan paylaşıp bu meselelere takılmamak gerektiğinin altını çizelim.


Muhterem spiker ve daha muhterem yorumcular gerçekten maç izleme keyfimizi kaçırıyorlar. Pozisyon tekrarlarıın veremeyen kamera ve yönetmene de ayrıca bir teşekkür edelim. Nihayetinde bu maçları izlemek için belli bir maliyete katlanıyoruz. Karşılığında sunulan hizmetin (piyasa mantığı ile bakarsak) kalitesizliği düşündürücü. Efes Saras üzerinden hücum etmeliymiş. E Fener de Rako üzerinden hücum etsin o zaman. Sahada muhteşem bir basketbol varmış. top 16 değil top 8 kalitesinde bir oyun varmış. Kimse kusura bakmasın ama top 8 kuvvetindeki herhangi bir takım dünkü gibi oynayan takımalrı "evire çevire" yenerdi. Aman en savunma varmış. 5 kişinini arasına girip boş turnike atanları bir tek izleyiler mi görüyor? 50 yılımız verdik diyor muhteremlerden bir tanesi. EL'i biz bilmeyelim de kim bilsin demeye getiriyor ama daha bir yüzyıl daha verseler bu işi beceremezler gibi...Basketbolu bunların at gözlüğü ile baktıkları zihniyetten arındırmak yararlı olur gibi geliyor.


Maç öncesi Efes'in yenebileceğine ihtimal veren var mıydı bilmiyorum. Efes'in durumu bu. Hatta bence maksimumu bu. Gördüğüm kadarıyla wisnievski yerine ender tercih edilebilirdi gibi bir düşünce hakim. Efes'in iyi olduğu beşe baktığımızda wisnievski'nin olduğunu görüyoruz. Efes sekiz sayı farkla öndeyken wisne 3. faulu aldı ve cıktı. Ukic'i bence ilk yarıda çok iyi müdafa etti. Efes'in kısa rotasyonunda wisne'nin müdafa katkısını yapabilecek tek bir oyuncu var o da Sinan. Dünkü Sinan'ı özel olarak konuşmak istiyorum çünkü gerek BJK'da gerek Efes'de ve gerekse de milli takımdaki maçları sonrasında Sinan'ı çoğu zaman başrole koymuştum. Dün Sinan yine başroldeydi. Ancak bu sefer beklenen hiçbir şeyi yapmayarak. Marko Tomas'ı savunması gerekiyordu. Marko Türkiye'deki kariyerinin en iyi oyununu oynadı. Sinan'da en kötü. Marko Tomas'ı tutmak için belki Cenk tercih edilebilirdi.


Efes'in sorunu sadece uzun rotasyonunda değil. Bu nedenle de Raduljica'nın dönmesi ile Efes Pilsen'de büyük bir değişim olacağını düşünmüyorum. Efes'in köklü bir değişime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.


Fenerbahçe'de Tomas'ın devreye girmesi sevindirici. Lavrinvic'den hiç katkı gelmemesi ise düşündürücü. F4 'nün realistik bir hedef olabilmesi için Fenerbahçe'nin lavrinovic'den katkı alması gerekiyor. Vidmar'ın yokluğu pota altı savunmasında ciddi zaaflara yol açıyor. Efes Vujcic yorulana kadar oradan çok sayı üretti. Kaya'nın hırlı oyunu bu sorunun çok fazla göze batmasına engel olsa da daha ciddi rakiplere karşı tek başına Kaya'nın hırsı ve istekliliği (eski takımına hatta perasovic'e karşı oynamasının bu noktada onu hırslandırdığını belirtelim) ile bu sorunun üstesinden gelmek pek mümkün değil.