2 Kasım 2011 Çarşamba

Rakip Monapashi Siena: Mensana Basket


Siena 19. yüzyılda kurulmuş eski ve köklü bir klüp. Ancak bizim için hikaye; 2001 yılında başlıyor. 90'lı yıllar İtalya basketbolu denince akla gelen takımlar Bologna ekipleriydi. 2001 senesinden itibaren bu görüntünün değişmeye başladığını görüyoruz. Bologna takımlarının hakimiyetine Siena son veriyor. Siena'nın bu ani yükselişi ve 2000'li yıllara damga vurmasında fitili ateşleyen ise tanıdık bir isim: Ergin Ataman. Siena Ataman ile Avrupa kupası (saporta) alıyor ve akabinde Euroleague'e katılıyor. Euroleuge'de Mirsat, Stefanov, Vukcevic ve Kakiozis gibi yakından tanıdığımız oyuncularla F4'e çıkmayı başarıyor hemde EL'e katıldığı daha ilk sezonunda. Benetton'a şanssız bir şekilde yeniliyor ve final oynama şansını kaybediyor ancak CSKA'yı yenerek 2. olarak Avrupa macerasını o sezon için tamamlıyor Siena. Bizim için burada hikayeye bir ara verme zamanı çünkü 2 senede bir saporta kupası kaldıran bir de F4 kazandıran koçla yollar ayrılıyor ve recalcatti dönemi başlıyor. Recalcatti döneminde Thornton, Vanterpool ve Andersen gibi eklemeler ile takım yine F4 yapıyor ancak uzatmalarda yine bir İtalyan takıımına ama bu sefer Bologna takımına kaybederek final oynayamıyor. 3. lük maçında yine CSKA ile karşılaşıyor ama bu sefer Marcus Brown faktörüne teslim oluyor ve CSKA'da hem bizim hem de Siena'nın tanıdık olduğu başka bir isim, ribaunt canavarı Mirsat da CSKA'nın galibiyetinde önemli rol alan bir diğer isim olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası Recalti ile başlayan sezon en azından Avrupa mecrasında Ataman'dan az da olsa başarısız kabul edilebilir ancak yerelde hem italya ligi hem de italya kupasını aldıkları için Siena tarihinin belki de en başarılı dönemlerinden birisi olarak da kabul edilebilir. Recalcatti 2004-2005 döneminde daha savunmacı ama daha az skorer bir takımla yola devam etme kararı alıyor ve Top 16'dan ötesini göremiyor. 2005-2006 ise Recalcatti için son oluyor ve top 16'yı bile göremiyor takım. 2006-2007'de Recalcatti dönemininin başarısızlığı ile takım EL'e katılamıyor ve ULEB'de mücadele ediyor ve bu dönem Piagiani döneminin başlangıcına tanıklık ediyor. ULEB'de çeyrek finalden ötesini göremiyorlar ancak ligde şampiyon oluyorlar. Bugünkü Siena'nın o günlerde temellerinin sağlamlaştırıldığını görmek mümkün. 2007-2008 tekrar El'de oynuyorlar ve tekrar F4'e kalıyorlar. İlk beşi McINtyre, Kaukenas, Sato, Stonerook ve Eze. YEdeklerde de önemli isimler Lavrinovic ve İlievski var. Savunma ve hücumu bir arada etkin bir şekilde götürebilen ender takınlardan birisi haline geliyorlar. Maccabi'ye kaybedince 3. lük maçında rakipleri olan Tau'yu uzatmalarda yenerek 3. olarak sezonu bitiriyorlar. Ligde ise yine hem lig hem de kupa şampiyonu olmayı başarıyorlar. 2008-2009 top 16'dan sonra play-off'da karşılaştığı Panathinakos'u geçemiyor ama yerelde hem lig hem de kupa şampiyonluğu ile başarılı bir sezon oluyor. 2009-2010 sezonunda top 16'dan ötesini göremeyen İtalyan ekibi yerelde son 3 sezonda olduğu gibi hem kupa ve hem de lig şampiyonluğunu aldığı için başarılı kabul ediliyor. 2010-2011 sezonu ise McIntyre devrinin kapandığı ve yerine MCCalebb'in gelmesi ile en azından Avrupa arenasında yeniden ivme kazanıyor ve F4'de oynuyorlar. Panathinaikos'a kaybediyorlar ama Messina'lı real'i rahat bir şekilde yenerek 3. olmayı başarıyorlar. İtalya liginde de şampiyon olarak yine başarılı bir sezon geçiriyorlar. piagiani ile birlikte son beş sezondur lig kupasını kazanmayı başarıyorlar.

Doğrusu 2010-11 seoznunda Sato'yu kaybetmiş olmanın Siena için düşüşün başlangıcı olacağı inancındaydım. Ancak Kaukenas'ın dönüşü ile o açık kısmen de olsa kapandı. Ama yine de Jaric'in vasat altı oyunu ile bir yere ulaşamayacaklarını düşünüyordum. Play-off'da OLY'a karşı ilk maçta aldıkları 50'sayılık farklı mağlubiyetle ne kadar haklı olduğumu düşünmüştüm ancak daha sonra üst üste OLY'u 3 kere mağlup ederek yine F4 yapmayı başardırlar.

Siena'nın kemiğini oluşturan oyuncular bu takımda en az 2-3 sezon oynamış oyuncular. 6-7 sezon oynayanlar bile var. Geçmiş senelere kıyasla önemli olduğuun düşündüğüm bir farklılık yaşandı takımda. Sienada kaukenas genelde iki numarada oynardı. ilk geldiği sezon bir dönem 3 numarada da kullanılmıştı. Geçmiş senelerde iki numarada hem savunmada aksamayan ama hücudma da etkili domercant, hairston gibi oyucnuları vardı Siena'nın. Daha öncelerde ise vanterpool vardı. Siena tarhinin önemli bir döneminde iki numarada skorer Amerikalı oyuncu bulunuyordu. Ama Sato'nun varlığı nedeniyle Kaukenas hep iki numarada kullanılıyordu. Zisis de dönem dönem iki numaraya kayıyordu. Şİmdi de juan Summers ile yollar ayrılmış ve onun yerine rakocevic'le anlaşılmış. Bu savunma açısından önemli sorun yaratacaktır Siena kısa rotasyonunda. Kaukenas 2 numarada daha az ve 3 numarada daha fazla dakika alacak ve bu onun verimliliğini de azaltacaktır. Rakocevic'den beklenen hücum katkısını alamadıklarında işler Siena için pek de iyi gitmeyebilir.

Ancak özellikle Siena pivotları çabuk ayakları ile bizim pick and roll oyunumuza mani olabilirler. Piagiani de bunun farkında. maç öncesi açıklamasında Galatasaray için pick and roll oyununu çok iyi oynayan tehlikeli bir takım olduğunu söylüyor. Bence tekl avantajımız Siena kısa rotasyonunun eskisi kadar savunmacı olmaması. Eğer bunu değerlendirebilirsek bir sürpriz yapabiliriz. Umarım Moss bizim için olumsuz bie sürpriz yapmaz. 14 dakika civarı ortalaması olan Moss'un bizim maçta 20-25 dakika süre alabileceğini düşünüyorum.

Özellikle EL maçlarında maalesef Lakovic'e çok fazla yük bindiriyoruz. bunun bence en önemli sebebi EL taecrübemizin olmaması. O yüzden topu eline alan şut atabilecekken bile lakovic'i arıyor. Bu ise bizim o akıcı ve hızlı paslaşmamızı anlamsız kılıyor. Bence maçın kilidi Lucas'ın McCalebb savunması olacak. Eğer orada biraz güçlü kalabilirsek ve Shipp saçmalamadan skor üretmeye çalışırsa Siena kısa rotasyonunun savunma zaaflarını göze batar hale getirebiliriz. Mahmudi ise bence çok önemli bir sınav verecek. Pick and roll dışında kolay set hücumu yaratayı başarırsa bu maçı alabiliriz. başarılar...

Hiç yorum yok: