18 Kasım 2011 Cuma

Mağlubiyetler...




Galatasaray'la başlayalım.

Öncelikle her takımın çekinebileceği bir kadro kurdu. Siena'nın ve Barca'nın bize karşı maçtaki konsantrasyonları üst düzeydeydi ve maça iyi başladılar. Siena maçından farklı olarak Galatasaray geriye düştüğünde dahi kazanmayı umuyorlardı. Belki sizlere anlamlı gelmeyecek ancak Wallace dışarıdan 5/3 ile oynarken aynı pozisyonda Cevher'in 4/0 ile oynaması maçın kaybedilmesine neden oldu.

Galatasaray için bu önemli bir kayıp değil. Hatta iyi tarafından bakıldığında Barcelona'nın oynadığı maçlarda (union olimpija haricinde onda da sadece 1 sayı farkla) period dahi kaybetmediği düşünüldüğünde Galatasaray’ın bir periodu berabere iki periodu ise önde kapattığı notu bence oldukça önemlidir. özellikle son periodu Galatasaray’ın 18-9 gibi bir skorla önde kapatması Barcelona ile oynayan diğer takımlarla bizim farkımızı göstermesi açısından bence önemli bir done. Rakibi dışarıya zorlamamız ve her iki alanda da iyi savunma yapmamız yardımlaşma ve yardım sonrasında hızla seti yeniden oturtabilmemiz çok olumluydu.

Böylesi maçlarda kadro ve takımın ismi belirleyici oluyor. Cevher Wallace'den daha iyi bir şutör olmasına rağmen gözü kapalı yapabileceği atışlarda buralarda oynama alışanlığı olmadığından ya da rakip takımın isminin onun psikolojisi üzerinde yarattığı baskı nedeniyle o atışları sayıya çeviremezken Wallace EL kariyerinde 4 maçta toplamda 4/0 üçlük atmışken bize karşı 5 atış deneyerek bunun 3'ünde başarılı olmasını oynadığı takımın isminden kaynaklandığını söylemek mümkün.

Neyse, Galatasaray camiasından basketbolu bilenler bu maç sonrasında üzülmemişler hatta gelecek için olumlu ışıklar görmüşlerdir.





Efes'le Ddevam edelim
Efes için benzer şeyler söylemek pek mümkün değil. Efes'de coaching ve kısa rotasyonun zaafları göze çok batıyor. Kinsey'in sağlam dönmesi önemli. Farkın kapatılması çok önemliydi ancak kapanan farkın açılması gelecek için kötü oldu. Muhtemel bir üçlü averaj durumu düşünüldüğünde bu farkı efesin kendi lehine çevirmesi kolay olmayacaktır. Ufuk'un son dönemlerin en formda uzunu Barac'ı sadece 8.30 dakika kullanması önemli bir sorun. Sinan'ın bu düzeylerde 30 dakika oynaması keza Cenk'in 15 dakika civarı süre alması kısa rotasyonundaki sorunu adeta gözler önüne seriyor.

Ancak en önemli sorun Ufuk'un takımı yönetememesi. Böyle bir rotasyonu kullanmak için daha kariyerli bir koça takımın ihtiyacı var. Maç sonrası Madrid koçu EL'de 20 sayılık bir fark kolay değil diyor. Efes'e karşı bu farkı yakalamak daha da zor. Daha kötü bir kadro ile kendinden daha iyi bir kadroya karşı fark atmak gerçekten çok yaşanan bir olay değil.

Bu noktada uzun oyuncuların ancak kısaların onlara pozisyon hazırlamaktaki yetenekleri kadar oynayabileceğinin altını çizmemiz gerek. Sene başında Efes Kerem Tunceri'yi yedek bırakacak bir oyun kurucu peşindeydi. Huertas, Spanoulis gibi. Ancak aldıkları isim Kerem'e yedek oldu. En önemli sorun özellikle guard rotasyonunun gerek hücum gerekse savunma açısından yeterince güçlü olmaması. Top 16'ya kalındığında iyi bir transfer ile bu sorun aşılacaktır. Kinsey'in sağlıklı dönmesi de oldukça önemli. Bu iki durum gerçekleştiğinde Efes'i daha iyi yerlerde göreceğiz.

Hiç yorum yok: