5 Mart 2010 Cuma

Teşekkürler Efes Pilsen


Efes Pilsen’in İstanbul’da Partizan maçı ile başlayan Avrupa serüveni Real Madrid maçı ile resmen olmasa bile fiilen sona erdi. Özellikle Top 16 maçlarında gösterdiği performans ile basketbolseverlere keyif verdiğini düşünüyorum. Bu takım hakkında çok eleştri yapılabilir: Maçın kırılma anlarında kötü oynadığı, kenar yönetiminin maç içinde yanlış kararlar verdiği, Rakoçevic krizinin iyi yönetilememesi, Kerem’in doping hadisesinden sonra bu oyuncunun boşluğunun doldurulamaması. Bunlar eleştirilebilir. Ancak, eleştrilemeyecek tek bir şey varsa o da takımın hiçbir maçta mücadeleyi bırakmamasıdır. Apdi İpekçi’ye gelen basketbolsever sayısındaki geçen seneye göre dikkate değer artış bence bu mücadele gücünün ödüllendirilmesidir. Seyirciler oyanan basketboldan ve mücadeleden zevk almışlardır. Efes Pilsen bu sene hiç bir şey yapmamış olsa bile sırf kaliteli basketbol seyircisini salonlara çekmiş olması olumludur.

Peki fırsat ayağımıza gelmiş iken mücadele seviyemiz ve çoşkumuz en üst düzeyde iken neden Real Madrid’e yenilip bu gruptan çıkamadık? Tek bir sebebi yok tabiki. Bir çok sebebin birleşmesi bu sonucu yaratmıştır: Ben kendimce bir sıralama yaptım:

Takım yapısına bağlı sebebeler:

1) Sene başından bu yana şut özelliği baskın olan uzun ve hareketli 4 ve 5 numaralı oyuncuları savunacak bir oyuncumuzun olmaması. Kerem Gönlüm olsaydı Garbajosa 4/4 üçlük atabilir miydi?
2) Maçın kırılma anlarında kronik kilitlenmeler
3) Oyun içinde zaman zaman konsantrasyonu kaybetme.
4) Momentumu ele geçirdikten sonra öldürücü darbeyi vuramama.
5) Rakocevic’in takıma uyum sağlayamamasından doğan basit hataları

Kenar yönetimden kaynaklanan sebebler

1) En verimli uzun ikilisi olan Kaya-Kasun ikilisinin geç keşfedilmesi
2) Rakocevic krizinin iyi yönetilememesi
3) Kenar yönetiminin hakem hatalarına (hakemler bu arada gerçekten kötüydü) aşırı takılmaları. Bu durum oyunculara da sirayet etmiştir. İlk yarıda oluşan 15 sayılık farkın en önemli sebebi Bullock’a çalınan 3 atışlı faule kenar yönetim ve oyuncuların çok fazla takılmalarıdır.
4) Ara transfer döneminde 4 numara alınamaması.

Real Madrid maçı bütün sezonun özeti gibiydi. Kazanma ruhu ve azmi ile maça tutunduk ama bir yerde yukarıdaki faktörler bir seviye daha yukarı çıkmamızı engelledi. Şunu hemen belirtelim Kaya kaçırdığı faullerin yarısını sokabilseydi veya Nachbar 2 saniye kala topu potaya atmyıp dışarı çıkarabilseydi bu maçı uzatmaya götürüp kazanabilirdik. Hatta, hakemler Nachbar Lavrinovic’le olan mücadelesinde faulle ilgisi olmayan pozisyonda çaldığı uydurma faulu çalmasaydı ve yine hakemlerin en kritik anda Nachbar’ın basket faulünü es geçmese maçı yine kazanabilirdik. Ama maçtan sonra “Efes mücadeli azmi ve çoşkusuyla mucizevi bir galibiyet aldı” derdik. Her maçı sadece mücadele ile kazanamazsınız. Mücadele ve çoşku bu tür seviyelerde gereklidir ama yeterli değildir. Efes Pilsen oyunun mücadele yönünü sahaya azami bir şekilde yansıtmış ancak diğer yönlerde üzülerek söylüyorum ama başarısız olmuştur.

Materyalist bakış açısı ile değil romantik bir basketbolsever olarak şöyle arkama yaslanıp düşündüğümüde Efes Pilsen’in Top 16 maçlarında keyif veren maçlar çıkarmıştır. Maçların her anında heyecanı en üst düzeyde tutmuştur. En azında bunun için “Teşekkürler Efes Pilsen”

1 yorum:

Sarıkaya dedi ki...

Yok! Efes henüz misyonunu tamamlamadı. -43'e pansuman olmak gibi bir görevi daha var.