25 Haziran 2009 Perşembe

TANJEVİC ÜZERİNDEN FEDERASYONA BAKMAK






Mehmet Demirkol gazetede bir paragraf da basketbola ayırmış. Milli takım aday kadrosunda Memo’nun neden olmadığını soruyor. Daha doğrusu, onun sorusu, daha da güzel. “Memo bir milyon dolara fener’de oynarım” dese Tanjevic onu fener’e almaz mı? Alabilir de almayabilir de. Orasını tabi ki Tanjevic bilir. Ama benim bildiğim bir şey var. Tanjevic, Memo’yu istemese bile Aziz başkan Memo'yu fener'de görmek isteyecektir. Ve şunu da biliyorum. Aziz başkanın istekleri kabul görecektir. Fenerde de BAŞKAN var federasyonda da başkan var. Farkları yukarıdaki cümlede belli oluyor BAŞKAN vs. başkan

Tanjevic milli takımla ne yaptı? Galiba Bilgin demişti; “Tanjevicin eline voleybol oynasalar Avrupa’da kupa alacak bir jenerasyon teslim edildi” diye. Peki Tanjevic’li milli takım ne yaptı? Koca bir hiç. Bileğimizin hakkıyla katıladığımız turnuvaya, davetiyeyle, yani lobiyle çağrıldık. Niye? Kadrosunda iki tane nba yıldızı var diye. Sportif olarak elde edilemeyen bir mevki, masa başında, lobi ile elde edildi. Bunun ne kadar lobiden kaynaklı olduğunu da ayrıca tartışmak lazım. Belki başka bir yazıda. Ama şimdi ana konumuz olan Tanjevic ve Demirel’den sapmayalım.

Tanjevicin kadro seçimlerine artık alıştık ama insanların gözünün içine baka baka tutarsız açıklamalar yapmasını doğrusu hala yadırgıyorum. Şöyle bir geçmişten ama yakın geçmişten örnekler verelim. Kerem Tunceri'yi yaşlı olduğu gerekçesi ile en formda zamanında kadroya almamıştı Tanjevic. Hem de ondan daha yaşlı ve daha az formda oyuncular kadrodayken. Ertesi sene Tunceri bir yaş daha yaşlandı ve bir sene önceki formundan da uzaktı ama bu sefer kadrodaydı. Hem daha yaşlı hem de daha az formdayken kadroya alınmıştı. İlginç gelmişti bize. Ne değişmişti acaba? Mesele, sadece Tunceri meselesi değil tabi. O kadar çok örnek verebiliriz ki. Kerem'den başlamışken diğer Kerem'den devam edelim. Yüreğiyle oynar Kerem. Her şeyini verir. Ve herkes takdir eder onu. Keremlerden gönlümüzde olanından, Gönlüm olanından söz ediyorum tabiî ki. Ancak Tanjevic onu şutör olarak adeta kısa forvet gibi oynatmaya çalışıyor. Öyle oynayacak bir oyuncun var zaten senin. Mirsat. Kerem'in şutu yerine Mirsat’ın şutu daha fazla güven vermez mi? Bu da çok önemli değil belki. Hadi Hüseyin ve Kaya’yı da seçmedi. Bunu da kabullenelim. Ama Hakan Demirel ve Cenk olayını anlamam mümkün değil. Kendi çalıştırdığı klüp takımında oynatmadığı adamı yıllarca milli takıma aldı. Sonra adamı kiralık gönderdi. Çocukcağız iyi bir sezon geçirdi, yani benchte değil sahada yer aldı ama milli takım kadrosuna alınmadı. Yerine bir sezondur kaç dakika oynadığı belli olmayan bir oyuncu seçildi. Cenk’i iki gün önce, “bizim oyuncular parayı oynamaya tercih ediyorlar” diye eleştirdi. Büyük takımın benchinde oturana kadar küçük takımlarda oynasalar kendilerini geliştirseler demeye çalıştı. E hakan Demirel bunu yapmadı mı? Büyük takımın benchi yerine küçük takımın ilk beş oyuncusu olmadı mı? Olduysa ve başarılıysa neden kadroda değil. Yedekken ve oynamıyorken kadrodaydı da, şimdi neden kadro dışı. Bir de Cemal vakası var. Cemal takımında kaç dakika oynuyor? Cemal takımında ne doğru dürüst süre alıyor, aldığı sürelerde ise faydalı bir hareketi yok ama kadroda. Evren ve Sinan seçimleri bence doğru. Umarım kadroda kalmayı başarırlar.

Daha yazılabilecek bir sürü saçma seçimi var. Tutkuyu çağırıp da kadroya almamak, Serkan vakası vs... Kariyeri, ismi falan önemli değil benim için. Bu kadar saçmalığa hiç müdahale etmeden izleyen Demirel’e söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Basketbola hiçbir şey vermeden bunca senedir federasyon başkanı olmasını da şaşkınlıkla izliyorum. Son söz; Türkiye’nin en iyi jenerasyonunu bir masal uğruna, 2010 masalı uğruna feda ettik. Masalımızın sonu mutlu olsun yoktur başka dileğim…
söylesem tesiri yok. sussam gönül razı değil.

Hiç yorum yok: