3 Ekim 2011 Pazartesi

Mahmudi ile Bileğinin Hakkı ile...



Basketboldaki milli hüsrandan sonra, böyle bir zafere, böylesi bir mutluluğa ihtiyacımız vardı. Teşekkürler Galatasaray.



Sırasıyla Paok, Asvel ve Rytas gibi 3 önemli takımı geçerek EL'de mücadele etme hakkını kazanmak kolay bir şey değil. Hazır rakiplerden bahsetmişken bu eleme yöntemine ilişkin bir kaç şey söylemek gerek. Çok güçlü ve çok istekli olmanıza rağmen bu eleme maçlarından birisini kaybettiğinizde tüm şansınızı kaybedebilirsiniz. Eğer Rytas'a dün gece küçük bir farkla kaybetseydik, muhtemelen bugün basında ve forumlarda bu konu gündeme gelirdi. bu eleme yönteminin adaletli olduğunu düşünmüyorum. Zaten ligimizde finali oynayan takımın EL'e doğrudan katılamaması ihtimali de ULEB üyesi olmayan federasyonlar için sportif başarı kriterinin esnemesine yol açıyor ve adaletsiz düzenlemelere yol açıyor. Genel alışkanlığımız yararımıza olan adaletsizliklere ses çıkartmamak üzerine olduğundan sadece canı yananların sesinin çıktığı ama dik bir duruşun da basketbol kamuoyunda olmadığını görmekteyiz.




Doğrusu maçtan önce ev sahibi avantajı, güçlü kadrosu ile Rytas'ın bir adım önce olduğunu ve maçın sonlarında küçük takdir hakları ile de maçı küçük bir farkla kazanacağını düşünüyordum. Rytas, kısa dönemde Rice'a çok bağımlı bir takım haline gelmiş. Rice'n sakatlanması ve yeterli katkı vermemesi Galatasaray'ın işini kolaylaştırdı. Ancak dün Galatasaray vidaları sıkmaya başladığında karşındaki her rakibi durduracak bir konsantrasyonu vardı. Değil Rice, rakipde Kobe olsa bence sonuç değişmeyecekti.




Galatasaray takımına seçilen oyuncuların ne kadar karakterli olduklarını gösteren bir seri izledik son üç günde. Dünya şampiyonası biteli henüz iki hafta olmuştu. Lakovic ve Songolia (yaşları itibariyle) 3 gün üst üste bu seviyedeki mücadeleyi fiziki olarak kaldırabilirler mi diye düşünüyordum. özellikle Asvel maçının sonunda Songolia'nın nefesinin bittiğini görünce doğrusu Rytas maçında kendisinden fazlaca bir beklentim kalmamıştı. Ancak Songolia bu düşük skorlu maçta her biri kritik anlarda olan 8 sayı üreterek karakterini oyuna yansıttı.




Tüm oyuncularımızın iyi oynadığı bir karşılaşma izledik. Ancak aslan payı sayın Mahmudi'ye ait. takımı inanılmaz iyi hazırlamış. Bunun temel göstergesi; 18'de 18 %100 ile serbest atış kullanılması. Muhtemelen Türkiye basketbol tarihinde yabancı takımlara karşı (gerek milli gerekse klüp takımları nezninde oynana önemli maçlar dikkate alındığında) %100'lük bir serbest atış yüzdesi ilk kez gerçekleşmiştir. Bu konsantrasyonu sağlayan ve takımı hazırlayan Mahmudi'yi (Ataman'ı ya da Kunter'i) milli takımı çalıştırırken görmek dileğiyle.



Rakip koç Dzikic yeni nesil Sırp koçların en önemlilerinden birisi. Özellikle Krka takımı ile hem yerel hem de Avrupa başarıları olan bir koç. Galatasaray'ı çok iyi etüd etmiş. ikili oyunları büyük ölçüde durdurmayı başardı. Mükemmel savunma yaptılar. Ancak Galatasaray hem daha farklı hücum silahları, hem daha tecrübeli oyuncuları ve hem de konsantrasyonu ile galibiyete ulaştı. Tebrikler Galatasaray. Devamını bekliyoruz...

Hiç yorum yok: