15 Aralık 2009 Salı

Basketbol Nereye Gidiyor?


Ahlaklı ve erdemli duruşun yerine makyevalist davranışların geçtiği; modernitenin çöpe atıldığı, post modern zamanların zirvesinde yaşamak kolay değil. Kişisel ya da takımsal çıkar uğruna her şeyin göz ardı edildiği, her türlü çıkar ilişkisinin pıtırak misali çoğaldığı ve tüm bu gelişmelerin “ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını isterim” sözlerini adeta dışladığı bir dünyada spor üzerine, futbola nazaran daha da az kirlenmiş bir alanda yazılar yazmak, her durumda erdem ve ahlakı ön planda tutmak doğrusu çok da kolay değil. Kirlenmişlik yoğunluğu içinde temiz kalabilmek çabası da diyebiliriz buna. Her pisliğe karşı içim(iz)den gelen haykırışları, kimi zaman sessiz çığlıklarımızı buradan paylaştık sizlerle. Devam da edeceğiz paylaşmaya ama artık birilerinin (bizim ya da bizlerin) bir şeyler yapma vakti geldi ve hatta geçiyor. Spordan nasibini almamış varlıkların (herkes var olabilir ama herkes insan olamaz) basketboldan sonra voleybolda “varlık”larını hissettirmeleri karşısında sessiz kalmamak gerek.

Türk Telekom yöneticileri bu konuda ne kadar sorumluluk alırlar bilemiyorum ama onların beslediği ve bu anlamda “var” ettikleri bu “varlık”ları; birilerinin, (var edenlerin) “yok” etmesi gerekiyor. Kendilerini Ankaragüçlü olarak tanımlayan söz konusu “varlık”lar, maalesef kin ve nefretlerini basketboldan sonra voleybola da taşıdılar. Beşiktaş takımının genç bayan sporcularına saldırmaya cüret edecek kadar işi büyüttüler.

Türk Telekom’la bu işlerin ne alakası olduğunu içlerinizden bilmeyenler olabilir. Telekom yöneticileri yıllardır bu “varlık”ları besliyor. Onlara belli miktarda bilet veriyor, davetiye veriyor. Bu davetiyeler el altından satılıyor. Sırada bekleyen vatandaşlardan, kendilerinde davetiye alanları ön sıralara geçiriyorlar, itiraz edenleri dövüyorlar. Salonda terör estiriyor, polisle kavga ediyorlar ama Telekom yöneticilerince de kollanıyorlar. Arkalarını telekom yöneticilerine dayamış olmaları onlara böylesi davranışlar konusunda cesaretlendiriyor. Telekom başarısızlık konusunda bir istikrar abidesi olarak yükselirken, kendisine taraftar olarak atadığı “varlık”lar ile de basketbolun kirlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Tabi sorun tek başına telekomdan kaynaklanmıyor. Herkesin bildiği, gördüğü bu çirkinliğe karşı sessiz kalınması, insanların kılını kıpırdatması, bu kirliliğe herkesi az ya da çok ortak ediyor. Bizleri de…

Federasyon denen kurumun birincil görevi böyle taraftarları ayıklamak olmalı. Ancak onların (günümüzün post modern anlayışı doğrultusunda) niteliğe değil, niceliğe önem vermeleri muhtemelen gelen “varlık” sayısındaki artışı, taraftar artışı gibi görmeleri nedeniyle asli görevlerini yerine getirmekten alıkoyuyor.

Telekom yöneticilerine deveye sorulan bir soruyu sormak istiyorum: neren eğri? Memleketin basketboldaki en büyük bütçeli klüplerinden birisi, ama elle tutulur bir başarısını ben hatırlamıyorum. Son on yılda bir kere Türkiye kupası bir de Cumhurbaşkanlığı kupası aldığını hatırlıyorum. Söz konusu “varlık”lardan bir taraftar kitlesi yaratmaya çabalamasa da bu büyük bütçeleri ile aynı başarıları elde edebilirlerdi. Bu anlamda Telekom yöneticilerinin cevabının devenin cevabından (nerem doğru ki) çok da farklılaşmayacağını sanıyorum.

Aynı soruyu federasyona da sormak istiyorum: Neren Eğri? Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi generasyonu ile doğru dürüst başarımız yok. Ülkenin en güçlü takımlarından birisini izlemek için Avrupa maçlarında 1000 kişi bile salona gelmiyor. Hepsi Tanjevic’in suçu. Ama ne hikmetse federasyon ve Fenerbahçe hala aynı adamın arkasında duruyor. Sahaya seyirciler giriyor. Forma skandalları yaşanıyor. Federasyonun bu konularda alkışlanacak bir tutumu yok. Federasyonun cevabı da devenin ve tt yöneticilerinin cevabı ile aynı olur. Nerem doğru ki?

Basketbol nereye gidiyor? Futbollaşıyor mu?

2 yorum:

Unknown dedi ki...

hocam eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş. telekom'un böyle bir şey yaptığını şimdi öğrendim ki çoğu kişi de bence bilmiyordur.
basketbolumuzdaki en büyük sorun hâlâ endüstrileşme sürecinde olması. (keşke hiç olmasa) futbola rakip olmak istiyor; ama gündeme sadece yaptığı skandallarla gelebiliyor. kimse kusura bakmasın ama bir 10-15 sene önceki yetenekleri kısıtlı oyuncularla basketbolumuz daha güzeldi. bir marka düşünün ki ligdeki tüm takımlara sponsor olmuş. çok garip.

agopist dedi ki...

Futbolun bulaşık unsurları basketbola temas ettikçe göz bebeğimiz olan salon sporlarından soğuyoruz. Böyle ve çok daha fazlasını gördük. Geçen seneki basketbol finali, bu seneki GSCC-FBÜ ve BJKCT-Efes maçları hep bu rezilliklerin olduğu zamanlardı. Bu takımlar basketbola olan ilgiyi arttırıyor savı külliyen yalan. Bakın bakalım hangisinin maçlarında tribünler dolu. Sadece birbiri ve bazen Efesle oynadıkları maçlarda seyirci oluyor. Bunlarda da yaşanan şeyler iğrenç. Ben sıkıcı Efes - Ülker finallerini bu iğrençliklere tercih ederim.