29 Ekim 2009 Perşembe

Fenerbahçe Zoru Başardı


Başlıkta bahsettiğim zor ne rakibin dişli olması ne de deplasmanın ateşli olması. Rakip de zayıftı çok bir seyirci baswkısı da yoktu. Hakemler kötüydü ama iki tarafa da. Kağıt üstünde Fenerbahçenin rahat kazanması gereken bir maçtı. Zor olan bu maçı uzatmaya taşımaktı.

Euroleauge’in en zayıf takımlarından birisi ile oynadık. Maç boyu rakip takım toplamda bir dakika bile öne geçemedi. Ama neredeyse maçı kaybediyorduk. Neyse ki Asvel’in kazanmaya niyeti yoktu. Ellerine gelen fırsatları bir bir geri çevirdiler. 2 sayı önde ve maçın bitmesine 25 saniye varken top kaybı yapmaları, uzatmaların son hücumunda ise üçlük sayı gerideyken üçlük yerine ikilik kullanmaları. Örnekleri arttırmak mümkün. Ama uzatmaya hiç gerek yok.

Tanjevic ile oyuncular arasında ciddi bir sorun varmış gibi gözüküyor. Greer ve kinsey haricindeki oyuncular sahada ruh gibiydi. Varlıkları ile yoklukları neredeyse aynıydı. Basit bir istatistik vereyim. Fenerbahçe’li oyuncular hemen her pozisyonda daha uzunlar. Fener’in ilk beş boy ortalaması 2.00 m. Rakibin boy ortalaması ise 1.93 m. Ortalamada 2-3 santimlerin bile önemli olduğunu düşünürsek 7 santimlik bir boy farkı gerçekten çok önemli. Ama ribauntlara baktığımızda rakibin toplam 41 Fener’in ise 35 ribaunt aldığını görüyoruz. Kendimizden ortalamada 7 santim kısa olan takıma iki blok yapabildik onlar ise bize 3 blok yaptılar. Fazla söyleyecek bir şey yok.

Fenerbahçe’nin kağıt üstünde çok kuvvetli bir kadrosu var. Kağıt sütündeki kuvvetin sahaya yansıyabilmesi için koçun oyuncuları zihinsel ve taktiksel olarak hazırlaması gerekiyor ve Fener’de eksik olan konu bu gibi. Koçun bırakın hazırlamayı adeta bu konuda el freni işlevi görüyor. Fenerbahçe ya yokuş aşağıya vitesi boşa alıp da gidecek ya da el freni çekili vaziyette gidecek. İki gidiş de zararlı. İlkinde kaza kaçınılmaz. İkincisinde ise el freni bir yerde kopar ya da araç durur. Kontrollü ama hızlı bir şekilde rampadan aşağıya gitmesi gerek. Orada da tüm sorumluluk koçun üzerinde. Ama maalesef Tanjevic’den böylesi bir sürücülük göremiyoruz.

Fenerbahçe pota altı bunun en güzel örneği. Fizik olarak ve savunma potansiyeli olarak bakıldığında muhtemelen Avrupa’nın önemli pota altı rotasyonlarından birine sahip Fenerbahçe. Ama kendilerinden 10 santim daha kısa olan bir oyuncu (hem de şutu hiç olmayan bir oyuncu) adeta Fenerbahçe pota altında dans etti. Semih, Oğuz ve Ömer ise onu seyretti.

Rakip koç tempoyu birazcık daha erken arttırsaydı Fenerbahçe’yi dümdüz edebilirdi. Ama yaptıkları alan savunması ile (ki tarihin gördüğü en kötü alan savunmasıydı. Önce 3-2 alan savunması yaptılar. Sonra ki bir hücumda ise one and box ile 1-2-2 arası bir şey denediler. Bir oyuncu one and box yaparken geri kalanlar 2-2 yapacaklardı ama birisi bozdu. Tam komediydi.) Fenerbahçe’nin farkı açmasına izin verdiler. İyi bir alan savunmasına karşı fener zorlanacaktır ancak o savunmayı yapabilecek son takım Asvel gibi.

Neyse uzatmayacağım. Rakip gerçekten kötüydü. Maç da kötüydü. El maçı gibi değildi. Hakemler de öyle. Dİxon neredeyse 10 kere top taşıma yapmıştır. Vb.. iki takıma da kötüydü. Yani herkesin formsuz olduğu bir maçtı. Spiker ve Çetin Yılmaz da her zsamanki gibi formsuzdular.

Ama sonuçta değerli bir galibiyet. Çünkü ilk turda toplam on maç yapıldığını düşününce, bu kadar zayıf takıma karşı alınacak mağlubiyet bütün seneye mal olabilirdi. Deplasman galibiyeti her zaman iyidir. Asvel ileride en azından evinde bir iki maç kazanabilirse Fenerbahçenin ekmeğine yağ sürebilir ama Asvel’den bir şey beklememek lazım.

Hiç yorum yok: