30 Ağustos 2009 Pazar

İngiltere Maçının Düşündürdükleri


Milli takımımızı seyrederken aklıma bir soru takıldı. Tanjevic’i milli takımın başına getirmeden önce; ligimizdeki basketbol antrenörlerini toplasak ve onlarla bir anket yapsaydık. Onlara "ligdeki en kötü antrenör kim" diye sorsaydık. Aldığımız cevaptaki ismi; milli takımın başına getirseydik. Sonra da yine onlardan "her pozisyona 3 oyuncu gelecek şekilde; 15 kişilik aday kadro" yapmalarını isteseydik. Ortaya konan isimlerden en çok oyu alanları milli takım kadrosu olarak ligin seçilmiş en kötü antrenörüne teslim etseydik. Avrupa şampiyonasında Tanjevic’li milli takımdan daha kötü sonuçlar alabilirler miydi?


Ya da basketbol yorumcularını toplasak ve 15 kişilik aday kadro kurmalarını istesek. onların seçtikleri arasından en çok oyu alan oyunculardan kurulu bir kadro oluştursak. kadronun içinden yaş ve tecrübe olarak en kıdemli olan bir ikisini seçsek. "Takımın başına hiç antrenör koymayacağız. Kendi başınıza bakalım ne yapabileceksiniz" desek; sonuç ne olurdu? Daha mı kötü olurdu? Bence, hayır.

tanjevic'İn akdrosunu bile başı boş bıraksak, bence sahaya şöyle bir takım çıkar:

p.g. kerem
s.g. ömer
s.f. hedo
p.f. ersan
c. ömer

yorulan oyuncu çıkar ve yerine onu dinlendirecek süreliğine yedeği girer. Bence başında tanjevic olandan daha iyi sonuçlar alır.

İngiltere önünde Tanjevic bir yanlıştan döndü mü? Ersan 4 numarada oynadı. Hem de maç boyu. Daha öne yazmıştım. Çocuk 4 numarada oynamak istiyor. Onun gözüne bakan, mimiklerine bakan zaten anlar durumu. Tanjevic 4 numarada kullandı. Bunu yapma nedeni; "performansı 3’te de aynı 4’te de aynı" diyebilmekti. Mesaj vermekti bir bakıma kendisini eleştirenlere. Ama fena çuvalladı Tanjevic. 4’te oynayan Ersan, çok iyi oynadı. Umarım tanjevic mesaj vermeye çalışırken, Ersan’ın ona verdiği mesajı anlayabilmiştir. Gerçi ersan’ın oyununu çok abartmamak gerek. Ersan inişleri ve çıkışları olan bir oyuncu. Bir maç iyi bir maç çok kötü olabiliyor. Ama iyi olacağı maçta 3’te kullanınca da kötü oynuyor. inişte de olsa çıkışta da olsa 4 numarada onu kullanmak mecburiyetindeyiz.

Turnuva farklı bir şeydir. Ömer de bunun farkında ve Almanya maçı sonrasında bu şamar ile belki de şampiyon olacağız demişti. Bir hava yakalanır ve başarılı olunabilir. Ya da çok başarılı bir adayken, küçük bir sorun nedeniyle galibiyet bile alınamadan geri dönülebilir. Ama basketbolun kabul etsek de etmesek de bir takım doğruları var. Bir takım ezberlerimiz var. Ezberleri bozmak her zaman iyi değildir. Doğru ezberleri neden bozalım ki?

Elimizde vasat bir kadro var. Bu kadro ancak çok sert oynayarak ve mücadelesini hızlı hücumlarla sonlandırarak başarılı olabilir. Ancak Tanjevic fantezi denemekten başka bir şey yapmıyor. Tanjevic’in denemeleri oyuncuları da oldukça germiş gibi. Ömer’in Jagla’ya olan darbesi basit bir örnek. Daha önce de yazmıştım. Hidayet’in gerginliği oyununa yansıyor. (Faruğun teorisidir). Hidayeti NBA maçlarında şakalaşırken, gayet rahat bir konumdayken ne kadar etkili olduğunu görmüştük. Milli takımdaki hedo ise gergin. Takımla çok oynandığından, takım kötü gidiyor. Hedo ise çok fazla şey yapmak zorunda hissediyor ve yapması gerekenleri bile yapamıyor.

Neyse bu olumsuzluklar dahilinde ve ayarımızdaki bir takımık Tanjevic’li milli takım hiç yenememiş olsa da yine de az da olsa umutluyuz. Çünkü gerçekten belki de 50 yılda ancak bir kere yakalanacak bir jenerasyonumuz var. Maalesef içsel bir etkenle beceremiyoruz ama onların fitilini ateşleyecek dışsal bir faktör ortaya çıkarsa belki de yine onurlarıyla oynarlar ve biz de gururla izleriz. Umut fukarının ekmeği. Umudumuzu da kaybedersek, turnuvayı izlemenin ne anlamı olur ki…

Hiç yorum yok: