4 Ağustos 2009 Salı

Barca Modeli vs. Madrid Modeli: Fenerbahçe Basketbol-Futbol


Aslında Barca modeli yerine Ajax modeli de diyebiliriz. Eski ama sonlanmayan bir tartışma. Altyapıdan yetiştirdiğin oyuncularla, eksiklikleri dolduracak yeni transferlerin harmanlanması ile daha düşük bütçe ile büyük başarılar elde etmek mi; yoksa parayı bastırıp, piyasadaki iyi oyuncuları toplayıp başarı peşinde koşmak mı? Cümlenin havasından zaten bizim hangisini tercih ettiğimiz anlaşılmakta. Tabi ki birincisi. Bu modeli futbolda Ajax, Barcelona ve kısmen de Galatasaray’da görebiliyoruz. Alt yapıdan çıkan oyuncular bu takımlarda önemli görevler üstleniyor. Neyse bu yazıda bizim derdimiz ne futbol ne de yukarıda saydığımız takımlar.

Altyapıya dayalı modelin, iyi bir model olduğunu; Fenerbahçe basketbolunu takip edenler görebilir ve ileride de görecekler. Modelin iki temeli var: Birincisi altyapıdan iyi genç oyuncular çıkarmak. İkincisi ise takımın eksiklerini yerinde transferler ile tamamlamak. Fenerbahçe, özellikle Ülker ile birleşmesi ile elde ettiği altyapıyı; daha da geliştirerek ve devam ettirerek modelin ilk kısmı için bence çok başarılı bir yol izlemekte. Ancak modelin ikinci kısmı için aynı şeyi yaptığını söylememiz pek kolay olmayacak. Transferlerin, eksikleri tam kapattığını söylememiz zor. Bunun temel nedeni Avrupa’da arzulanan başarıya yaklaşılamaması. Fenerbahçe gerçekten çok iyi yerli oyunculara sahip (Fenerbahçe’nin iyi yerli oyunculara sahip olduğunu Faruk da Fenerbahçe değerlendirmesinde belirtmişti) ve bu oyuncular sayesinde son 3 yılda ligde çok ciddi sonuçlar aldılar ancak aynı sonuçları Avrupa’da alamadılar. Yukarıda bahsettiğimiz ikinci temeli gerçekleştirmiş olsalar bence Avrupa’da da ciddi başarılar alabilirler.

Fenerbahçe’nin önemli sıkıntılarından bir tanesi Mirsat’tan başka p.f pozisyonunda oynayacak oyuncusu olmaması. Semih, Ömer, Oğuz ve Vidmar yetenekli ve fizikli oyuncular ama 4 numara için ne gerekli şuta ne de çabukluğa sahipler. Ira Clark’dan sonra Fenerbahçe PF transfer’i yapmadı. Sütten ağzı yanan diyebileceğimiz bir durum olabilir. Ira gerçekten çok verimsizdi ancak onun vasatlığından hareketle bu pozisyonu boş bırakmak bence Fener’in son yıllardaki önemli yanlışlarından birisi oldu. Şimdi Vidmar’ın gitmesi ve yerine Enes’in gelmesi konuşuluyor. Enes çok yetenekli bir oyuncu. Umarım bu sene Fener’deki PF eksiğini bu oyuncu hakkıyla kapatır. Eğer Enes bu açığı kapatabilirse Fenerbahçe bu sene hem ligde şampiyon olabilir hem de Avrupa’da gerçekten çok önemli işler yapabilir. Ancak aslında bu yazının konusu tam olarak bu değil.

Bu yazının odağında spor dallarının pek çoğu için geçerli olabilecek bir sistem tartışması bulunmakta. Altyapının önemini ve bunun bir sistem olarak kulüplerde uygulanmasını inceliyoruz. Aslında araştırdığımız şeyi en baştan varsayımsal olarak doğru kabul ediyoruz. Günümüzün iktisadi şartları altında, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede; spor dallarında evrensel bir başarı ancak ve ancak alt yapıya verilen önemle gerçekleşebilir. Başarıdan kastımız ise kupada final oynamaktır. Pek çok şey şansla açıklanabilir ancak bir Avrupa kupası finalini şansla gerçekleştiğini söylemenin akla mantığa aykırı olduğunu düşünüyoruz. Olaya bu bağlamda baktığımızda Galatasaray’ın UEFA kupasını ve Efes Pilsen’in Koraç Kupasını kazandığı kadro aslında bize alt yapıya dayalı bir takımın doğru bir transfer politikası ile beslendiğinde neler yapabileceğini gösteriyor. Fenerbahçe’nin basketbol ve futbol yönetimi; aynı insanlardan kurulu olsa da, ilginç bir şekilde futboldaki ve basketboldaki sistem; tamamen birbirine tezat oluşturuyor. Futbolda, altyapıdan kadrosunda pek oyuncu barındırmayan Fenerbahçe (istisnalar var) Basketbolda tamamen farklı bir politika uyguluyor ve bizce bu sayede de rakiplerine (Beşiktaş ve Galatasaray’a) ciddi bir fark atmayı başarıyor.

Galatasaray ve Beşiktaş’ın basketbolda doğru hamle için; alt yapının önemini kavramalarını umuyoruz. Aydın Okçu, Can Mutaf, Enes Kanter, Ömer Sancaklı, Berces Orhun Özbek, Berkay Candan, Kerem Hotiç, Erbil Eroğlu. Bu saydığımız isimler Fenerbahçe’nin alt yapısında oynayan oyuncular ve bunlar aynı zamanda U18 ve U16 milli takımlarının da belkemiğin teşkil ediyor. Gördüğümüz gibi Fenerbahçe’nin basketbol geleceği garanti altında. Fenerbahçe’nin bu sitemin devam ettirip ettirmeyeceğini bilemeyiz. Hem kendileri hem de Türk basketbolu için bunun doğru bir yol olduğunu düşünüyoruz. Diğer büyük takımlarımıza da Fenerbahçe’nin altyapıya önem veren yolunda hareket etmelerini buradan salık veririz. Seçim onlara kalmış. Ya en büyük rakiplerinin arkasından bakmaya devam ederler ya da onunla ciddi bir rekabete girebilmek için alt yapıya önem verirler.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Fenerbahçenin Ülker ile birleşmesi sonucu ortaya çıkan bir durum bu. Belki Fenerbahçe ile birleşmesi sonucu daha ilerlemiştir , bunu bilemiyorum. Galatasarayın ve Beşiktaşın altyapılarını geliştirmesini beklemek güzel bir hayal, mevcut zihniyet ile hiçbir zaman Ülker ve Efesin organizasyonunu yakalayamazlar; kaldı ki Fenerbahçe, ülker döneminden önce İbrahim Kutluaydan sonra yıldız çıkarabilmiş mi?