9 Temmuz 2009 Perşembe

Basketbolda Hedefler: Efes Pilsen ve Fenerbahçe



Yandaki hedef tahtasına baktığımızda herkesin hedefi 12'den vurduğunu görebiliriz. Hedefi 1 metre önünüze koyarsanız bu ulaşılabilir bir hedeftir ve tam isabet yapmanız olasıdır. hedefi biraz daha uzağa koyarsanız vurma ihtimaliniz de azalır. Bizim basketbol takımlarımız da hedeflerini kendi önlerine, en fazla bir metre uzaklarına koyuyorlar ve bence yanlış yapıyorlar hatta komik duruma düşüyorlar. Ligimizin en iyi ve en "profesyonel" iki takımının farklılaşan hedeflerini aşağıda kısaca göstermeye çalıştım. Umarım beğenirsiniz.


Ergin Ataman’ın hedefinden hareketle efes pilsen’in hedefine ilişkin aşağıda bir şeyler karalamıştım. Ancak Engin Özerhun’un hedefinin farklı olduğunu duyunca bir şeyler daha yazmak gerektiğini hissettim ve sarıldım klavyeye. Hedefler arasında ciddi bir tutarsızlık var. Antrenörün hedefi ile genel menajerin hedefi farklı. Antrenör “Top 8” hedeflemiş menajer ise en “yükseği” hedeflemiş. Bu nasıl olur? Çok zor olmasa gerek ikisi de farklı insanlar ve doğal olarak farklı hedefler koyabilirler-mi? Bence koyamazlar daha doğrusu koymaya koyarlar da koymamalılar. Bu hedefler ergin ve engin’in hedefleri değil ki. Efes basketbol takımının hedefinden bahsediyoruz. Peki bu hedef ne? Cevaplamamız gereken soru bu. Gruptan çıkmazsa efes başarısızdır. bunda herkes hem fikir. Peki gruptan çıktı ama Top 8’e kalamadı? varsayalım top 8’e kaldı ama F4 olmadı? F4 olursa bence başarılıdır. F4 oldu ama 3 ya da 4. Olundu. Bu durumda Engin Özerhun’un hedeflediği en yüksek gerçekleşmiş midir? Sadece merak ediyorum. Efes’in basketbol takımının 2009-2010 senesinde euroleague’deki hedefi nedir?

Bu arada Fenerbahçe’nin de hedefini öğrendik. Şube direktörü Nedim karakaş “Bu sene de hedefimiz ilk 16 arasına kalabilmek” demiş. Tanjevic başka bir hedef beyan etmezse en azından temsilcilerimizden birisinin net bir hedefi olduğunu göreceğiz. Ancak burada da anlamadığım bir şey var. Fenerbahçe 2010’da Avrupa’nın tepesini hedeflememiş miydi? Işte link. Linke bakarsanız Tanjevic de öyle diyor, Uslu da: “Aydın Örs geldiğinde de 3 yıllık planımız vardı, şimdi de 3 yıllık plan yaptık. 2009'larda 2010'larda Final-Four diyorlar. Ben final oynayacağımıza inanıyorum” diyor. İşte linki. Ne değişti de; hedefler küçüldü.

Hedeflere ben çok takılıyorum. Çünkü yapabileceklerimiz hedeflerimiz ile orantılıdır. Bu nedenle de hedefleri çok önemsiyorum. Başarı ya da başarısızlığın ölçeğidir hedef. Hedeflenmemiş bir şeyin gerçekleşmesi şanstır. Adı konmamış bir şeyin gerçekleşmesi şanstır. Hedeflenip de yapılamayan ise başarısızlıktır. Bu söylediklerim hem bireysel hem de kuruluşlar için geçerlidir. Ama bizim topraklarda hedefler öylesine konuyor. Oynak hedefler var. Avrupa şampiyonluğu derken hedef ilk 16’ya düşebiliyor. Ya da farklı farklı hedefler verilebiliyor. Hedefler konusundaki aldatmaca aslında ölçeği bozmak. Farklı hedefler vermek ile pazardaki bir satıcının kantarının ayarıyla oynaması arasında ben çok fazla bir fark göremiyorum. İkisi de ölçüyü bozmuş oluyor. Değerlendirme kriterini ortadan kaldırıyorlar.

1 yorum:

agopist dedi ki...

Efes Pilsen'de en üst nokta Final 4'dur. Yani Paris'e gitmiş ve 4. olmuş bir takım bence başarılıdır.