Umalım sadece bir mağlubiyet olmuştur. Maç öncesi yazımda son periodda rakibin guard rotasyonundaki zaafı lehimize çevirip rahat bir galibiyet alacağımızı iddia etmiştim. Maalesef yanıldım.
Son topa kalan maçları yorumlamak zor. Hele de doğru bir atış pozisyonu da yakaladığımız bir maçtan sonra. Ama son topu sadece maçın başında oynatıp bir daha da oyuna almadığın oyuncuya kullandırmak çok değil. Özellikle eli de soğuk olan bir oyuncuya attırmak yanlış bir seçimdi.
Hepimiz aynı endişeyi maçın ilk yarısında yaşadık zannımca. 5 galibiyet sonrası Milli takım oyuncularına bu işin sırrını sormuşlardı ve onlar da 2001 ruhu geldi demişlerdi. Benim ilk periodda izlediğim takımın ruhu 2003-5-7 ruhlarını yansıtıyordu. Yani ruhsuzdu. Bunun sebebi konusunda ne söylenebilir bilmiyorum. Aklıma tek bir sebep geliyor. Dünkü Faruk’un yazısıyla da ilişkili kısmen. Milli takımın bu turnuvadaki ayırt edici özelliklerinden birisi beklemediğimiz şekilde oyun kurucularımızın (ender ve kerem) rakip oyun kuruculardan daha verimli olmasıydı. Maça çıkan beşte oyun kurucu Engin’di ve galiba takım bir güven bunalımına girdi. Alışık olduğumuz beşe döndükten sonra hızla farkı erittik. Normalde açılan farkı indirmek için çok efor sarf edilir ama bence çok fazla efor sarf etmeden bu farkı erittik. Sarf ettiğimiz efora vurgu yapmak bence yanlış. Hele erken fark sayesinde oyuncualrını dinlendirdiler argümanı daha da komik. (lakovic 38 dakika oynadı). Ama Slovenlerin yeterince efor sarf etmediğini söyleyebiliriz ve bunun nedeni de Tanjevic’İn tercihi oldu. Alan savunması yaparak Slovenlerin hücumda çok fazla yorulmamalarını sağladı. Baskılı savunmaya dönmüş olsak, çok daralmış Sloven rotasyonunun maçın son periodunu çıkartamazdı. Tanjevic çok fazla tercih hatası yaptı.
Yine de son perioda girerken maç ortadaydı. Bu noktada Tanjevic’in 5 dakika süren fantezisi devreye girdi. 4 uzun diyelim. Bu turnuvada 4 uzunla oynadığımız her dönemde 6-7 sayılık farklar yedik. Farkı Ömer onan’ın ve kerem’in guard’lara yaptıkları baskıyla kapatmıştık. Bu baskıyı yapmayınca doğal olarak maçı kaybetmemiz gerekirdi. Ama her şeye rağmen Engin’in şutu girseydi bu maçı kazanmıştık. Hak edecek şeyler de yaptık. Rakibin üçerden hücum etmesini engelledik. Attığı ikilikten fazla üçlük denediler. Çok daha fazla top kaybına zorladık ama ribauntlarda geri kaldık.
Slovenya guard rotasyonun zayıf olduğu bir takım ve ben bunu söylerken beno udrih ve dragic’de takımda vardı. Şimdi dragic ve udrih’siz Slovenya ile oynadık ve Slovenlerin çeyrek finalin ötesine geçmesinin zor olduğunu düşünüyorum.
Son topa kalan maçları yorumlamak zor. Hele de doğru bir atış pozisyonu da yakaladığımız bir maçtan sonra. Ama son topu sadece maçın başında oynatıp bir daha da oyuna almadığın oyuncuya kullandırmak çok değil. Özellikle eli de soğuk olan bir oyuncuya attırmak yanlış bir seçimdi.
Hepimiz aynı endişeyi maçın ilk yarısında yaşadık zannımca. 5 galibiyet sonrası Milli takım oyuncularına bu işin sırrını sormuşlardı ve onlar da 2001 ruhu geldi demişlerdi. Benim ilk periodda izlediğim takımın ruhu 2003-5-7 ruhlarını yansıtıyordu. Yani ruhsuzdu. Bunun sebebi konusunda ne söylenebilir bilmiyorum. Aklıma tek bir sebep geliyor. Dünkü Faruk’un yazısıyla da ilişkili kısmen. Milli takımın bu turnuvadaki ayırt edici özelliklerinden birisi beklemediğimiz şekilde oyun kurucularımızın (ender ve kerem) rakip oyun kuruculardan daha verimli olmasıydı. Maça çıkan beşte oyun kurucu Engin’di ve galiba takım bir güven bunalımına girdi. Alışık olduğumuz beşe döndükten sonra hızla farkı erittik. Normalde açılan farkı indirmek için çok efor sarf edilir ama bence çok fazla efor sarf etmeden bu farkı erittik. Sarf ettiğimiz efora vurgu yapmak bence yanlış. Hele erken fark sayesinde oyuncualrını dinlendirdiler argümanı daha da komik. (lakovic 38 dakika oynadı). Ama Slovenlerin yeterince efor sarf etmediğini söyleyebiliriz ve bunun nedeni de Tanjevic’İn tercihi oldu. Alan savunması yaparak Slovenlerin hücumda çok fazla yorulmamalarını sağladı. Baskılı savunmaya dönmüş olsak, çok daralmış Sloven rotasyonunun maçın son periodunu çıkartamazdı. Tanjevic çok fazla tercih hatası yaptı.
Yine de son perioda girerken maç ortadaydı. Bu noktada Tanjevic’in 5 dakika süren fantezisi devreye girdi. 4 uzun diyelim. Bu turnuvada 4 uzunla oynadığımız her dönemde 6-7 sayılık farklar yedik. Farkı Ömer onan’ın ve kerem’in guard’lara yaptıkları baskıyla kapatmıştık. Bu baskıyı yapmayınca doğal olarak maçı kaybetmemiz gerekirdi. Ama her şeye rağmen Engin’in şutu girseydi bu maçı kazanmıştık. Hak edecek şeyler de yaptık. Rakibin üçerden hücum etmesini engelledik. Attığı ikilikten fazla üçlük denediler. Çok daha fazla top kaybına zorladık ama ribauntlarda geri kaldık.
Slovenya guard rotasyonun zayıf olduğu bir takım ve ben bunu söylerken beno udrih ve dragic’de takımda vardı. Şimdi dragic ve udrih’siz Slovenya ile oynadık ve Slovenlerin çeyrek finalin ötesine geçmesinin zor olduğunu düşünüyorum.
Bu arada Dodo yanlış beşle sahaya çıktığımızı söyleyerek ismini anmadan Tanjeviv'i eleştirdi. enteresan bir gelişme. Hayıra mı yormalı acaba?
Son söz: Tanjevic garip şeyler denemezse Yunanistan’ı eleriz.
1 yorum:
Uzun zamandır internette zaman geçirmiyor,maçları izlemek dışında basketbolla ilgili etkinlikte bulunmuyordum.Son yazdığınız yazıların tümünü bir çırpıda okudum ve rahatlıkla sitenin zaman ilerledikçe daha oturmuş olduğunu söyleyebilirim.Oturulmuş,üzerine düşünülmüş,emek verilmiş yazılar olduğu hemen göze çarpmakta.Hiçbirisi yazılmak için yazılmamış veya baştan savma yazılar değil;okur kesinlikle bunu hissediyor bence ve bu önemli bir artı.Yazılarınızın ve emeğinizin devamını diliyorum.
Maçla ilgili yorumuma gelince...Bence bu mağlubiyet "Sadece bir mağlubiyet" değil.Çünkü bana göre bu mağlubiyet final şansımızı sıfırladı.Belki de olabilecek en kötü senaryo oldu ve rakibimiz sahaya 5 kişi de çıksa çekineceğim Yunanistan oldu.Daha önceki yazınızda belirttiğiniz oyunkurucu üstünlüğümüzü kuramayacağımız 2 guarddan birisi olan Spanoulis liderliğindeki takım.Oyun karakterleri bize çok benziyor;en az bizim kadar sert bir takımlar.Asla yenilmez değiller ancak asla Hırvatistan gibi kırılgan da değiller.Nitekim iki takım arasında oynanan maçta Hırvatları o kadar rahat yendiler ki o maç o oynandığı gün "Papaloukas yok Diamantidis yok ama takır takır oynuyor adamlar;helal olsun" demiştim içimden.Ancak bariz bir şekilde düşüşteler.Bunun bana göre ilk sebebi ilk turun aksine Bourousis'i etkin bir şekilde kullanamamaları.İlk turun kesin mvp'si olan pivotu önce Mozgov'lu Rusya ardından atletik oyuncularıyla Fransa etkisiz hale getirdi,pas kanallarını kapattı ve Yunanistan'ı yendi.İşte bizim de titizlikle üstünde durmamız gereken nokta bu.Eğer Spanoulis'e "tek başıma maçı kazandırmalıyım" dedirtebilir;Fotsis'le Bourouisis'in desteklerini sekteye uğratabilirsek Yunanistan'ı geçebiliriz.Ancak ne olursa olsun olası bir Hırvat maçına oranla çok daha fazla yıpranacağımızı tahmin ediyorum.Umarım bu turu da geçer,basketbola olan ilgiyi biraz daha fazla çekebiliriz.Ve umarım geçersek rakibimiz Fransa olur.
umut pamuk
Yorum Gönder